30 Aralık 2014 Salı

Good Bye 2014 !


Heyoo yine ben, yine bir vedalar doğru değil, sevgiler yalan değil, koşarım ben bensizliğeeee şarkısına giresim geldi vedalar diye başlayınca..Konuyu dağıtmayalım.

Konumuz 2014! Ben de iyi alıştım haa her sene sonunda o yılı değerlendirip, paketleyip bir köşeye koyup; yeni yıla hoş geldin partisi yapmaya. Efenim şimdi 2014'e benim açımdan şöyle bir göz atacak olursak çok güzel geçtiğini söylemek mümkün. 2014'ün 10 ayı Çin'de geçti. Ama öyle boş boş geçmedi. Dolu doluydu her dakikası. Eskiden her hafta bunalıma filan girerdim (nerde olursam olayım) ama bu yıl buna pek vaktim olmadı. Çok aşırı sinirlenmedim insanların ikiyüzlülüklerine filan. En fazla sinirlendiğim şey bir şeyi milyon kez söyleten, işini düzgün yapmayan çinlilier oldu. O da olsun canım. En azından yüzüme gülüp arkamdan iş çeviren kimse yoktu. İnsanların sahtekarlıklarına tahammül etmek zorunda kalmadım. Ama tabiki şahit oldum arada bir.

Ay ben bu yıl ağladığımı da hatırlamıyorum ki önceden ara ara ağlamalar filan gelirdi.  Çok güzel kitaplar okudum. Çok tatlış insanlarla tanıştım ve arkadaşım oldu hepsi. Tabiki gereksiz insanlarla da tanıştım. Çok fazla güneşli günler gördüm ;) Çok güzel yerlere gittim. Müthiş tatlar keşfettim. Çok şey yazdım. Çok fotoğraf çektim. Çok güldüm. Spor yaptım yine az bir zaman :) ( spor olmadan olmaz )

Şimdiiii sıra 2015'te..Büyük beklentilerim var ondan. Ben yapılacaklar listemi hazırladım bile.  2015 sonunda hala hayatta olursam (çay bahçesinde otururken üstüme ağaç düşmezse, yolda yürürken köprü çökmezse filan ) o zaman paylaşacağım yine burda.. Hadi bakalım.

Sizin için de güzel bir yıl gelsin. Sevin, sevilin, gülün, güldürün, okuyun, okutun, çalışın, işinizi sevin, kendinizi sevin, (isterseniz beni de sevebilirsiniz) dünyayı dolaşın, sarılın birbirinize, çocuklarınıza, komşunuza,ananıza,babanıza.. Kimseleri haddinden fazla umursamayın. Bazı şeyler olursa olur, olmazsa siz zaten oldurursunuz, kafanıza takmayın..Gıcık olduğunuz birini seviyormuş gibi yapmayın. Müzik dinleyin, şiir okuyun, ruhunuzu besleyin.

Pozitif düşünün, pozitif yaşayın. Sen varsan her şey var; sen yoksan  hiç bir şey yok.

Öpücükler ;)

30.12.2014
佳楠


13 Aralık 2014 Cumartesi

Ah Bu Ben 22.Bölüm

22. Bölüm


O gün yaşanalı tam 15 gün geçmişti. Babam hapiste, annem ve kardeşim benimleydi. Melis her gün gelip gidiyor, ben ise odamdan dışarı çıkmıyordum. Her gün ziyaretime gelen arkadaşlarımdan bıkmıştım. Yaşanan hiç bir şeye inanamıyordum. Kafamada hala çözülmeyen sorular vardı. babam neden öldürmüştü o çocuğu? Nasıl katil olabilmişti? Pınar bu duruma nasıl razı olmuştu? Sonuçta şu anda benim de Taner'den çocuğum vardı. Demek ki o gelen telefon doğruydu ve benim açmış olduğumu anlayınca Taner ertesi gün bana yalan söylemişti yine. Ben de kendime kızmıştım Taner den şüphelendiğim için. Hem her şeyi çok merak ediyordum hem de hiç bir şey duymak istemiyordum.Gerçekten çok safmışım ama o kadar iyi rol yapmıştı ki, siz biliyorsunuz, arkadaşlarım biliyor.Peki ben şimdi ne yapacaktım? Ben nasıl yeniden hayata dönecektim? Babam filan umurumda değildi. Yaptığı şeyin cezasını çekmeliydi. Taner e hak vermeye bile çalışıyordum ama hayır bu kadarı da çok fazlaydı. Hainliğin en büyüğüydü. Peki ya bebeğim, ona nasıl anlatacaktım babasını. Yoksa filmlerdeki gibi hemen biriyle evlenip ona senin baban bu mu diyecektim. Hayır hayır gerçekten fazla film izlemişim zamanında dedim kendime gelmeye çalıştım.

Sırf bebeğim için yemek yiyordum. Kimse bana bir şey soramıyordu.Yanımda kimsenin çıtı çıkmıyordu. Atlatmaya çalıştığım bu dönemde yanımda olmaya çalışıyorlardı ve beni mutlu etmek için her şeyi yapıyorlardı. Bir akşam annem, kardeşim ve Melis'le oturmuş TV izlerken birden "ben hamileyim 2,5aylık" dedim. Kocaman bir sessizlik oldu. Annem ağlamaya başladı. Kardeşim tepki vermedi. Melis sessiz kaldı. Bense sanki hiç bir şey söylememişim gibi tv izlemeye devam ettim.Annem kalktı odaya geçti, kardeşim peşinden gitti. Melis le ben kaldık. Sarıldı bana, öyle bir sarılmaydı ki, acıyordu bana. Rahatsız oldum." Noluyor "dedim. "Çok kötü şeyler geldi başına gerçekten çok üzülüyorum"dedi."Üzülecek bir şey yok, ben gayet iyim" dedim. "Bebeği doğuracak mısın?"diye sordu. "Tabiki" dedim." Ama babası yok" dedi. "Ne demek yok tabiki de var" dedim. Bana delirmişim gibi baktı. "Ama asla göremeyecekler birbirlerini malesef "dedim. "Bence doğurma, yazık olur ona" dedi. "Melis saçmalama, istesem de aldıramam artık zamanı geçti hem ben istiyorum o beni hayata bağlayacak" dedim.

Yine zaman hızla geçiyordu. Karnım bir hayli kendini belli eder olmuştu. Bu arada ben de bir işe girmiştim hamile olduğumu saklamaya çalışıyordum ama belli olmaya başlayınca saklamak pek de kolay olmadı. Neyse ki patronum iyi bir insandı da, pek lafını etmedi. Evli olmadığım halde hamile olmam tabiki burda da insanlar içinde dedikodulara sebep olmuştu ama kimse umrumda değildi açıkçası. Hayatımın en büyük ihanetine uğramıştım ben ve artık dünya yansa aldırmıyordum. Tek gerçek bebeğim ve bendim.

5 Kasım'da kollarıma almıştım bebeğimi. Adını Eylül koydum.Bizim için uzun ve güzel bir yol vardı önümüzde yürünecek. Bugünden itibaren hayatta sadece o ve ben vardık.

ŞİMDİLİK SON
DEVAMI 2015'TE ;)

佳楠
13.12.2014


Ah Bu Ben 21.Bölüm

21.Bölüm


Düğün günüm gelip çatmıştı. Bende bir telaş, bir yoğunluk..Gelen giden kalabalık, çoluk çocuk..Gerçekten düğünlerde çocukların sağda, solda, ayak altında dolaşması kadar sinir bozucu bir şey yoktu. Davetlilerin hepsi nerdeyse gelmişti. Ben her şeyimle hazırdım. Arkadaşlarımın tebriklerini kabul ediyordum fakat Taner ortalarda yoktu. Sabah gördüm en son, telaştan pek bir arada olamadık. Neyse sabırsızlanmaya lüzum yok , yoldadır diye düşündüm.

"Kızım Taner nerde" dedi annem. "Yolda anne noldu" dedim. Davetlilerin olduğu yerden Taner' in sesini duydum. "Nihayet" dedim çıktım. O da ne, resimlerimizin sergilendiği kocaman bir ekranda gördüm onu. Vidyo çekmişti. Bizler dikkatle izlemeye koyulduk.Heyecanlanmıştım birden yine bir sürprizi vardı anlaşılan diyerekten. Konuşmaya devam ediyordu. Nasıl tanıştığımızdan nasıl karşılaştığımızdan vs vs anlatıyordu hepsini bir bir. Herkes merakla dinliyordu. Taner in annesi ve babası da bizimleydi.  Hepimiz vidyoya konsantre olmuştuk.

"Nisan merhaba! Aslında sana çok büyük bir özür borçluyum"dedi Taner. Şaşırdım." Çünkü seni kandırdım, yalanlar söyledim. Ama beni dinleyince hak vereceksin bana. Bilmiyorum belki de vermeyeceksin ama ben amacıma ulaşmış olacağım sonuçta. Seninle tanışmamız yani benim sizin kiralık ilanınızı görmem filan tesadüf değildi aslında. Hepsi planlanarak yapılan şeylerdi. Yani eski kiracınızı ordan ben zorla uzaklaştırdım, tehdit ettim. Mecburen o aile ayrılmak zorunda kaldı. Çünkü sana yaklaşmamın en etkili ve hızlı yolu bu olacak diye düşündüm. Seni sevmediğim halde ya da şöyle söyleyeyim başkasına aşık olduğum halde sana aşıkmışım gibi davrandım aylarca. Sen de hemen inandın. Ben bu kadar kolay olabileceğini tahmin etmemiştim. Neyse bu benim işimi hızlandırdı" dedi.

Herkes bir bana bakıyordu, bir Taner in konuşmalarına. Ben ayakta duramayacak hale gelmiştim, bir sandalyeye oturdum. Ne oluyordu böyle, bu bir şaka mıydı? Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum ama bir taraftan da bu konuşmanın sonu nereye varacak diye merak ediyordum.  Devam ediyordu.
"Aşık oldun bana körkütük. Ben de bunu kullandım.Yıllardır almam gereken intikamımı nihayet alacaktım ve çok mutluydum. Çok da güzel oynadım değil mi, itiraf et!" Gözlerime baka baka konuşuyordu adeta. Bu nasıl bir kalleşlikti böyle. Nasıl bir oyunculuk, nasıl bir yalancılık örneğiydi. Kolum kanadım kırılmıştı. Taner in ailesi de ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ama onların da en az bizim kadar olan bitenden haberi yok gibiydi. Devam ediyordu Taner.

"Bütün olanların sorumlusu senin sevgili babandan başkası değil Nisan"dedi.Bütün gözler babama çevrildi. O da anlayamamıştı neler olduğunu."Kendisi 2yıl önce benim kardeşimi, canımdan çok sevdiğim arkadaşımı öldürdü.Sonra da olaya kaza süsü verip, sıyrıldı aradan. Hem de benim gözlerimin önünde.Tesadüfen görmüştüm. Kenan la buluşup, gezeceğimiz o gün. Onun cesedini taşıdım kollarımda" dedi. Annem çığlık attı olamaz diye. Babama yalvarıyordu yalan de diye. Taner devam ediyordu: "Bakın şimdi size ne izleteceğim" dedi ve başka bir vidyo açıldı. Arkadaşının babam tarafından nasıl bıçaklandığını çekmiş telefonuyla uzaktan ve bunu gördük hepimiz. Annem, konuklar, herkes çığlık çığlığaydı.Babam napıcanı şaşırmış bir vaziyette dolanırken etrafta, ben hayattan kopmuştum bile. Neye üzülmeliydim neye şaşırmalıydım bilemedim. O an hislerimi kaybetmiştim sadece görüntülere bakıp, Taner in dediklerini dinliyordum. Annem perişan oldu gördüklerine inanamadı. Babam kendini savunamadı. Savunulacak da bir tarafı yoktu, her şey ortadaydı. Taner devam ediyordu.

"Birazdan polisler orada olacak ve katili alıp götürecek. 2yıl önce olan bu olay cezasız kalmayacak. Benim kardeşim de rahat uyuyacak" diyordu."Neden böyle bir yol seçtiğimi sorarsan, o adamın ailesinden herkes acı çeksin istedim. Benim kardeşimin hiç bir suçu yokken sırf babanın yaptığı diğer suçları, pislikleri gördü diye, canından oldu. Neden ben diye sorma o yüzden bana sakın. Çünkü sen o adamın kızıydın ve başka çarem yoktu. Sana da acı çektirmek istedim. Şimdi hapse girdiğinde annen de kardeşin de acı çekecek. Hepinizi yıkmış oldum. Aslına bakarsan sizi asıl yıkan babanız oldu ben değil.

Lafı fazla uzatmayacağım artık. Sana aşık değildim, çünkü Pınar'ı seviyordum ben hala. Biz aslında hiç ayrılmamıştık ama Pınar'ın şirkete gelmesiyle beni paylaşmak istememesi üzerine verdiği bazı aşırı tepkiler üzerine şirketten çıkmasının en doğru karar olduğunu düşündüm" dedi ve birden yanında Pınar belirdi."Merhaba Nisan, kusura bakma ama Taner i sana kaptıracak değildim heralde" dedi. Ben tam olarak donmuş bir vaziyette dinliyordum.

Bu esnada polisler gelmiş, kelepçeler takılmıştı, konuklar aralarında dedikoduya başlamış, annem mahvolmuş, kardeşim kolumda, Melis diğer kolumda benim ne tepki vereceğimi bekliyorlardı.Herkes hayatının şokunu yaşıyordu.Ama en çok da ben.Taner devam ediyordu."Bu arada Pınar 3aylık hamile ve biz birazdan Londra'ya doğru havalanmış olacağız" dedi.İçimden bir şeyler koptu adeta, peki ya benim bebeğim diye düşündüm karnımı tuttum. Ben de 2aylık hamileydim ve bunun sürprizini bu gece verecektim. Öylece kalakalmıştım ortada. Son cümleleri ise; " Kusura bakma Nisan, benim çektiğim acının aynısını çekmeyeceksin ama yine de kalbin acıyacak; senin de, ailenin de.. Bu yüzden içim rahat" oldu ve kayboldu.

佳楠


Ah Bu Ben 20.Bölüm

20.Bölüm


Ertesi sabah ben ondan erken kalkmıştım. Kahvaltıyı hazırlarken geldi. "Ya biliyor musun dün beni Pınar aramış" dedi. "Nasıl yani, ne alaka" dedim son derece şaşırmış gibi yaparak. "Şimdi yine aradı özür dilemek istemiş. Beni yanlışlıkla aramış, sevgilisini arıyormuş aslında" dedi.  O an sevinçten uçabilirdim. Demek yanlışlık olmuştu. İçime serin sular serpildi. "Sevgilisi mi varmış" diye sordum. "Evet varmış da bizi ilgilendirmez bu . Aramış aşkım filan bişiler demiş ben yüzüne kapatmışım, benden özür diliyor. Ama ben ne öyle bir arama gördüm ne de öyle bir kelime duydum"dedi. "Bir yanlışlık oldu heralde "dedim. Oh bee kurtuldum şu içimi kemiren durumdan neydi o öyle. Nasıl olur da şüphelenebildim Taner den diye kendime kızdım bir süre.

Yine günler günleri kovalamaya devam etti. Biz nerdeyse bütün hazırlıklarımızı tamamladık. Artık 10 gün kadar yaklaşmıştık düğünümüze. Hiç evlenmek istemezken nasıl da böyle meraklısı olup çıkıvermiştim ilginç doğrusu. Bu geçen süre içerisinde hayatımızdaki en büyük değişiklik iseTaner'in iş yerini  arkadaşına devretmesi olmuştu.

Biraz mantıklı düşündükten sonra Londra ya dönme kararı aldı. Orda işlerini daha iyi yürüteceğine, olacak çocuklarımızın orada daha iyi yetişebileceğine filan inanıyordu. Ben de sorgulamadım asla. Kararlarına her zaman saygım vardı ve evet haklıydı da. İşler son zamanlarda biraz sarpa sarmıştı. Alacaklar, onlar bunlar derken buranın insanıyla uğraşmak Taner'i  1 yılda 10yıl yaşlandırmıştı yani bunu kendisi söylüyordu bana göre ilk saniyedeki kadar çekici ve gençti.Sadece ona öyle geliyordu. Ben de zaten Londra'da iyi bir iş bulabilirdim.Hayatım tamamen değişmek üzereydi ve ben buna gerçekten hazırdım. 

佳楠


Ah Bu Ben 19.Bölüm

19.Bölüm


Sabah kalktığımızda Taner in canı sıkkındı. Yüzünden anlaşılıyordu. Sakladığı bir şeyler vardı sanki benden." Evlendiğimizde nerde oturucaz aşkım" dedim yüzündeki ifadeyi dağıtmak için. Duymadı bile. Tekrar sordum. "Ne demek nerde oturucaz burda tabiki "dedi. Moralim bozuldu. Taner ilk defa bana karşı böyle mesafeliydi. Gece de uzaktı sanki benden ama yorgunluğuna vermiştim bunu. "Aşkım neyin var anlat bana çözelim"dedim. "İşler işte, ödemelerini yapmayanlar filan canımı sıktı biraz hepsi bu uzatma sen de Nisan.Hadi kahvaltı için yerimize gidelim" dedi de neşem yerine geldi. Yolda giderken konuştuk biraz "bana uzak davranma lütfen buna dayanamıyorum" dedim. "Özür diledi, kafasının karışık olduğunu söyledi." ilk defa kafası karışıktı bu adamın. İşler kesin çok ciddiydi. Konuyu dağıtmak için düğünümüzden bahsettim hep.Nasıl bir düğün olacak kimler gelecek, neler yenilip içilecek, nerde yapacağız vs vs. Ben anlattım o dinledi. Bi ara da kızdım "Aşkım ya ben kendi kendime mi evlenicem biraz da sen bir fikir sunsan. "Bak bu son iki günkü halinden hiç hoşlanmıyorum, sevgilim çıksın içinden onu geri ver bana, seni sevmedim deyip öptüm" gülüştük.

Haftasonunu Taner le geçirmek istiyordum fakat işleri yüzünden çok fazla tatil yapamadı kendisi. Ben de uzun zamandır ihmal ettiğim Melisciğimle takıldım. Affettirdim kendimi. Biriken her şeyi anlattım. Bizim çocukların çaldığı yere gittik. Arada gelişen olaylar yüzünden onlarla görüşemediğim için özür diledim ve hepsi anlayışla karşıladı Kemal dışında. Nişanlandığımı öğrendiği gece sabaha kadar içmiş, kaza atlatmış. Bir bu eksikti dedim. Sonra da yazık dedim içimden. "Birini sevip karşılığını görememek kötü bir şey ama napabilirim bu duruma geldik bunun sebebi de Kemal" dedim Melis'e. Hak verdi o da bana. "Hem iyiki beni terketmiş de Taner çıkmış karşıma" dedim. "Aa neden Kemal seni terketmese de Taner karşına çıkardı" dedi. "Sahi mi"dedim." Ama o zaman hayatımda Kemal olacağı için onunla asla bu noktalara gelemezdik" dedim. Melis "belli de olmazdı valla geledebilirdiniz "dedi. "Aman neyse böylesi hepimiz için daha hayırlı oldu" dedim konuyu kapattım.

Akşam eve gittiğimde Taner gelmemişti. Telefonu da kapalıydı. Kendi dairesinden sesler geliyordu. Anahtarı aldım bir de baktım , orda duş alıyor. Telefonu çaldı. Arayan Pınar'dı. Açtım kulağıma götürdüm telefonu " Aşkım gelirken bize elma alır mısın" dedi. Birden kapattım, elim ayağım titredi, ne yapıcamı şaşırdım. Hemen çıktım ordan, kendi evime geçtim. Sinirden ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Taner in bir an önce buraya gelip hesap vermesini bekliyordum. Ya da hayır hayır onun anlatmasını beklemeliydim. 10 dk içinde geldi. "Nerdeydin"dedim. Geldi sarıldı öptü " İş yerindeydim bütün gün hayatım biliyorsun, sen neler yaptın" diye sordu. Bir taraftan da kahve hazırlıyordu" kahve yapıyorum sen de içer misin" dedi. "Hayır "dedim. " Ben de bugün Melisle buluşup, bizim arkadaşların oraya gittim." Bana baktı " Kemal de orda mıydı" diye sordu. "Evet" dedim. "Hala görüşüyorsunuz ve bunu normal karşılamamı mı bekliyorsun Nisan" diye sordu.  "Birincisi biz kemal le görüşmüyoruz, ben arkadaşlarım için oraya gittim. 2.si hayır normal karşılamanı beklemiyorum" dedim. Sonra bir de "Eğer sen de şimdi Pınar la görüşsen ben büyük olay çıkarırım" dedim. Bana döndü baktı. "Görüşmediğimi biliyorsun" dedi. "Ben bir şey bilmiyorum. Sadece Pınar çekti gitti ofisten onu biliyorum" dedim. İçim içimi kemiriyordu, bir şekilde sormam lazımdı ama nasıl.

Bütün gece tv izledik ama tabi ben sadece bedenen tv karşısındaydım. Aklım Pınar dan gelen o telefondaydı.  Bir şeyler vardı ama ne.. Uff çok mu abartıyordum. "Hayatım sen iyi misin, burda değil gibisin" diye sordu." Ha yok canım düğünü düşünüyordum" dedim." Nesini düşünüyorsun, güzel olacak her şey senin istediğin gibi vee biz de sonsuza dek mutlu olacağız" dedi öptü.

佳楠



Ah Bu Ben 18. Bölüm

18.Bölüm


Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki o akşamdan sonra. Aileler tanıştı, biz nişanlandık, önümüzdeki Nisan ayında evlilik olmasına karar verdik. Herkes o kadar mutlu görünüyordu ki, özellikle annem. Nihayet kızının mürüvetini göreceği için zil takıp oynayacaktı ki oynadı da nişanda. Taner in annesiyle çok iyi anlaştılar. Muhabbeti koyulaştırdılar ilk andan. Babamla Taner'in babası biraz mesafeliydiler birbirlerine ama babam herkese karşı öyleydi zaten o yüzden bu üstünde duracak bir şey değildi. Taner de babamla muhabbet ediyordu her fırsatta. Herkes halinden memnundu sonuç olarak ve biz resmen nişanlanmıştık.

İş yerinde de her şey yolunda gidiyordu. Biz kapasitemizi baya bi büyütmüştük. Çalışan sayımız önemli ölçüde artmıştı. Şirketi o kadar benimsemiştim ki artık ona çocuğum gibi davranıyordum. Her şeyi titizlikle yapıyorduk ve böyle olunca da başarı kaçınılmaz oluyordu bizim için. Bir gün yine çok önemli bir toplantının ortasındaydı Taner ve telefonu çalıyordu, odasından geliyordu ses. Şeyda koştu hemen asistan hn baktı telefona. Kimmiş arayan dedim. Önemli biri değil ben notumu alıyorum Taner abime ileticem dedi. Pek de severdi Taner e abi demeyi. 

Taner toplantıdan çıktı. Şeyda bir hışımla odasına girdi ve not aldığı şeyleri aktarıyordu Taner'e. Bir ara Taner'in suratı ekşidi, siniri bozuldu. Şeyda bir şeyler anlatıyordu. Nolmuştu ki diye düşünürken ben. Şeyda çıkar çıkmaz hemen telefona sarıldı ve bir görüşme yaptı. Heralde ödeme yapmayan biri yine sinirini bozmuştu diye düşündüm ben. Odasına geçtim görüşmesi bitince." İyi misin hayatım" diye sordum. "İyim sevgilim canımı sıkan bazı şeyler var onları çözmeye çalışıyorum" dedi." Ne bana da söyle beraber halledelim" dedim. "Yok ben hallederim sen kendi işlerine bak hayatım, şimdi çıkmam lazım yine bir toplantıya yetişmem gerekiyor akşam evde görüşürüz" dedi ve çıktı. "Peki" dedim. Canım benim ya nasıl da kafayı takıyordu her şeye. Onunla aile olmak için sabırsızlanıyordum artık. Parmağımdaki o yüzük benim için bir yaşama sevinci haline gelmişti. Taner le tanışmadan önce ne kadar da ot gibi bir hayatım varmış meğer. Şimdi anlıyordum bunu.

Akşam eve geç gelmiştim ama Taner hala yoktu ortalıkta. Arıyordum cevap da vermiyordu. İşleri uzadı heralde diye düşündüm. Uyukalmışım tv karşısında. Taner geldiğinde kaldırdı beni beraber odaya geçtik. "Noldu işlerini halledebildin mi" dedim uykumun arasında. "Evet hallettim" dedi benim superman aşkım. Onun halledemeyeceği hiç bir iş yoktu zaten. Canımın içi sevgilim. Bende onun için öyleydim. Ne kadar da aşıktık biz. Kör etmişti beni. E o da beni yüzümden kör olmuştur heralde diyordum kendi kendime. Ben bütün bunları rüyamda mı düşünüyordum Allasen. Hem allasen ne demekti. Var mıydı böyle bir kelime.  Neyse sabah uyanınca düşünürüm bütün bunları dedim uykuma kaldığım yerden devam ettim aşkımın kollarında.

佳楠


15 Kasım 2014 Cumartesi

Ofis Ortamı




Tr ile zaman farkı 6ya çıktı ya ne kadar fark oldu arkadaş ya..5 saatken yine iyiydi. Bu durumdayken sinir bozucu. 14,30a kadar ofisin açılmasını beklemek zorunda kalıyorum bazı durumlarda. Ben burda günün yarısını 2,5saat geçmişken orda daha yeni gün başlıyor.

Bu hafta bazı tedarikçilerimizin ofislerine giderek çalışayım dedim. Hem birazcık ofis ortamı olsun özlemiş miyim bakayım ( hiiiçççç özlememişim )  hem de bu ofislerle olan işlerimi yerinde halledeyim dedim. Neyse işte bildik bir ortamdı sonuç olarak.Tr den pek bir farkı yok. Tek fark öğle arası uyku molası. Ofis ölüm sessizliğine bürünüyor.  İnsanlar 5dakika içinde pilavlarının üstüne sebzelerini, domuzlarını veya ne varsa işte menüde onları katıp yedikten sonra aniden bir uyku moduna geçiyor.Herkes sandalyesinde öğle tatilinin bitimine kadar uykuya dalıyor. Bu zaman diliminde nerden çıkarıyorlarsa battaniye ve yastıklar ortaya çıkıyor.

Onlar uyurken ben bazen hikayeme devam ettim bazen kitap okudum bazenler çoğalıyor bazen.. Bu hafta bi akşam da tedarikçi firmalarımızdan biriyle yemeğe çıktım. Aynı zamanda bir de Fransız müşterileri vardı yemekte. Sadece biz sohbet ettik zaten Fransız centil adamla. Neyse o adamın yanında Çinlilerin ne kadar kibarlıktan uzak, düşüncesizliğe yakın ( aslında burda başka bişi demek istiyorum ama kibarlık yapıyorum) olduklarını tekrar görmüş oldum. Verimli bir hafta oldu. Çok gördüm, okudum,araştırdım,yazdım..


16.11.2014
佳楠


31 Ekim 2014 Cuma

Shenzhen Türkleri Dayanışma Derneği (:


Size çok komik şeyler anlatacağım. Yani bence çok komik sizce az komik olabilir, komik olabilir veyahut komiksiz olabilir anyway.  

3 gündür grip yakamda çok fena. Her hangi bir burun akıntısı filan yok ama boğaz şişmesinin beraberinde gelen bir ağrılar silsilesi var bedenimi ele geçiren. Midem filan bulanıyor çalışırken. 29Ekimi yaşamadım resmen. Bütün gün uyudum çünkü kalkamadım yataktan. Evde ne bir meyve ne bir bir şey. Hiç bişi yemeden mal gb yattım öyle. Tr den getirdiğim ilaçları filan yedim, terledim merledim ama boğazım geçmedi o gün. Ertesi gün ayakta ceset olarak pazara gidip meyve filan aldım, başım döne döne bisiklet kullandım ama bi şey olmadı .Allah korudu yine beni. Bugün tam anlamıyla ayaklandım filan ama yine bir baş dönmesi , soğuk soğuk terleme durumu var.

Neyse mevzuu bu değil.

Geçen hafta fuar için Guangzhou'daydım . Neyse fuar bitti, dönüşte Shenzhen da bir arkadaşıma uğradım. Bir grup Türk'le tanıştığından filan bahsetti. Kendimi birden wechat'te bir grup insanın arasında sohbette buldum. O akşam pek bir muhabbet edemedim ama ertesi gün konuştum bu yeni Türk arkadaşlarla. Sonra sarmadı beni muhabbet devam etmedim. Gözlem yapmaya koyuldum. Hala da sohbetin içindeyim haa ama çıkıcam bugün yarın. Aslında bazı birbirlerine yolladıkları şeylere filan çok gülüyorum komik oluyor yani. Bu yazının fotosu da onlardan biri, çok güldüm:) 

Bunlar kimler ne iş yapıyorlar pek anlayamadım, sormuyorum da bu da ilginç tabi. Sanırım merak etmiyorum. Ama anladığım kadarıyla 3ü okuyor 1i çalışıyor. 1i de daha yeni dahil oldu yaşı baya büyük galiba abla filan diolar buna her neyse. ( 2oğlan 3kız) Ay bir görseniz her akşam partiler, şaraplar,biralar,buluşmalar. Yorulmak da yorulmuyorlar. Sürekli bir turkish usulü yemekler, kahvaltılar ama hep beraberler ve günün uyumadıkları kısmını birbirleriyle konuşarak geçiriyorlar. Anlamıyorum nasıl bir okumak veya çalışmak bunlarınkisi. Yani adamların 24saat boyunca neler yaptıklarından haberdarım. Yaptıkları her şeyi saniye saniye paylaşıyorlar grupla. Kızın biri tuvalete gidip orda yapacağı işe kadar anlatıyor. Kızlar kedi hastası, evlerinde besliyorlar filan (Iyk..) Oğlanlar işte naptıklarını pek anlamadım biri kesin çalışıyor da diğeri okuyor sanırım. Yaşları da 25 üstü diye tahmin ediyorum.

Aslında en çok aralarındaki üsluba değinmek istiyorum. Ara ara söylerim kızların öyle erkek gibi küfredenlerine uyuz oluyorum diye. Bunlar erkek gibi küfürler ediyorlar filan. Gruba son katılan kızın  kurduğu her cümle "abicim"le başlıyor ve sansürsüz bir muhabbettir almış başını gidiyor. Oğlanlar ( oğlan kelimesi komiğime gidio ondan kullanıyorum:)) genel olarak gayet usturuplu konuşuyorlar  ama arada kaçıyor tabi. Eee kızların bu derece rahat olduğu ortamda onlar arada küfretmiş normaldir yani dimi.

Bu akşam da hallowen party var. Yine bir kutlama, coşma,kopma olayları anlayacağınız. Ben bu kadar vıcık vıcık olmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Tamam biz de Çin'de üniversitedeyken hep beraberdik ama sonuçta aynı yurtta kalıyorduk ve beraber olmak zorundaydık yani. Bunlar öyle değil ki.. Benim yerimde olsalar naparlardı acep :/  

Bu arada yazının başında çok komik şeyler anlatıcam derken abartmışım, bence gayet komiksiz bir şeymiş bu ayol ;)

HAPPY HALLOWEN ! :*

佳楠
31.10.2014

21 Ekim 2014 Salı

Kozmik Enerji


                ilkokulda yeni kelimeler öğrenirken, öğretmenlerimiz bu yeni kelimelerden cümle kurma ödevleri verirdi. Kurduğum hiç bir cümleyi sevmezdim. Basit şeyler olurdu çünkü. Yeterli gelmezdi. Daha güzel bir şeyler söylenebilirdi ama ben söyleyemiyordum çünkü aklıma gelmiyordu. Nerden gelebilirdi ki; Okuduklarım pamuk prenses ve 7cüceler, kırmızı başlıklı kız, yüzyıl uyuyan güzel den filan ibaretken..Diyelim ki," ocak" kelimesiyle ilgili cümleler kurucaz. "Yılın ilk ayı ocak kar yağar kucak kucak" diyemezdim bu zaten başkaları tarafından kurulmuş bir cümleydi :p" Annem yemeği ocakta unuttu." derdim mesela ya da "Bu yıl bütün fındık ocakları yandı." ( Bunu sadece fındık bahçesi olanlar anlar sanırım :)) Aslında daha süslü daha güzel bir şeyler söylemek varken bunları kuruverirdim. Okurken de sadece kendim duyardım, beğenmediğimden.  

                Şimdi efenim nerden çıktı bu konu diyeceksiniz. Kasım ayında kozmik enerjiler alacakmışım da..Kozmik takıldı kafama. Sonra bir baktım evrenle alakalı bir takım şeylermiş bu enerjiler. Hani bir şeyi çok istersin evrene mesaj gönderirsin filan ya. Anlayacağınız kasım ayında evrene yolladığım mesajlara cevaplar gelecek kozmik kozmik:)  Bu kelimeyi çok duymuşluğum var da hiç kullanmamıştım, pek bir sevdim. Sırf kullanabilmek için de bunları yazdım. Bundan sonra kurduğum cümlelere kozmiği de iliştiriiciiimmm. Bir de "mamafih" kelimesi var ki kullanmak için ölüp bittiğim, mamafih henüz nasip olmadı. Aha da kullandım. :*

Hadi herkese iyi sallanmalar, Salı'dan mütevellit. ( bir de bu "mütevellit" in hastasıyım, sık sık kullanırım)

21.10.2014
佳楠

18 Ekim 2014 Cumartesi

Ah Bu Ben 17. Bölüm


17. Bölüm

Pınar ın işten ayrılmasıyla daha sakin günler geçiyordu artık ofiste. Pek bir hareketlilik yoktu. Hatta Şeyda bile bana yakın olmaya çalışıyordu. Durup dururken odama geliyor benimle sohbet etmeye çalışıyordu. Samimi gelmese de bana yine de aynı samimiyetsizlikle muhabbetin içine giriveriyordum. Şirket olarak 3-4 ay boyunca baya yoğun bir iş sürecinden geçtik. Bu süreç Taner için daha stresli geçiyordu. Mükemmeliyetçi bir insandı ve ona göre en ufak bir hatada her şey bozulabilirdi. Ben her zaman yanında oldum tabiki; fikir alışverişleri yaptık çoğu zaman. Benim fikrimi mutlaka sorardı. Bütün bunlar olurken yaz da bitmek üzereydi. Bu yazdan pek bişi anlamamıştım. Pek bir hızlı geçmişti.

" Kendimi halsiz hissediyorum biraz yatıp uyicam hayatım sen git  ben sonra gelirim" dedi Taner o sabah. Yanında kalmak istedim ama müsade etmedi , ve zaten gerçekten halledilmesi gereken önemli işler vardı ve beni bekliyordu. Aklım evde kalarak işe gittim o gün. 2 saatte bir Taner i arayıp durumuyla ilgili rapor aldım. Sesi iyi geldikçe derin  bir nefes alıyordum. Canımın içi oluvermişti, onun başının ağrımasına bile kıyamıyordum. Bende onun için öyleydim. İki hafta önce grip olduğumda nasıl da el bebek gül bebek baktı bana 5 gün boyunca tahmin bile edemezsiniz.

 Bazen evlenmekten filan bahsederdi ama bana nedense evlilik her zaman soğuk gelmiştir. Sanki o kurumun içine girince büyü bozulacakmış gibi gelir bana. Bu yönümle Taner e hep tuhaf gelmişimdir ama napim gerçek düşüncem bu. Ama o istesin yeter ki evlenirdim, onunla her şeyi yapabilirim diye düşünüyordum; o kadar içten ve samimi bir ilişkiydiki bizimkisi. Her şey o kadar içime siniyordu ki.

Bi taraftan bunları düşünürken bir taraftan da yapmam gereken işleri hallediyordum. Eve vardığımda Taner yoktu. Bu arada Taner artık bende kalıyordu. Sadece bizimkiler geldiği zamanlarda evine geçiyordu. Hala benim tatlı kiracım o. Herhalde yakınlarda bir yerde diye düşündüm arabası aşağıdaydı çünkü. Bu esnada hemen duşa girdim. Çıktığımda hala yoktu ortalıkta. Aradım telefonunu başka birisi açtı ve Taner'in hastanede olduğunu, durumunun iyi olmadığını ve derhal oraya gitmem gerektiğini söyledi bir ses. Evden nasıl çıktım hangi hızla vardım bilmiyorum ama 15 dk içinde 1saatte gidilmeyecek yere ulaşmıştım. Ağlamaktan helak olmuştum yol boyunca.  Çeşitli kazalar atlattım ve büyük ihtimalle de çeşitli küfürler yedim, trafikteki canavarlığım sebebiyle. Ama bunların hiç bir önemi yoktu benim için o an. Önemli olan bir an önce Taner in yanına ulaşabilmemdi. Hastanenin yoluna girdiğimde dar bir yolda insanlar sıralanmış elleriyle gitmem gereken yönü işaret ediyorlardı. Ne olduğunu anlayamadan dediklerini yapıyordum sonra birden aklım başıma geldi ve indim arabadan.  Kalabalık üstüme geldi "Nisan hn lütfen bu taraftan düz devam edin Taner bey orda sizi bekliyor" dediler. Ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Tekrar atladım arabaya dedikleri yönden gittim. İlerde ıssız ormana giden yol vardı, bir ışık görünüyordu. Oraya vardığımda, gördüklerime inanamadım. Nasıl yani bu kadar kısa sürede nasıl olabilirdi ki bütün bunlar.

Dört bir taraf alabildiğine ağaç. Ortada müthiş bir masa. Masanın başında ıslak saçlı halimle bana gülümseyen dünyanın en yakışıklı adamı. Koşarak sarıldım sımsıkı. "Sana bişi oldu sandım, aklım çıktı, çok kötüsün" dedim. Yüzümü ellerinin içine alıp öptü dudaklarımdan ve "özür dilerim ama seni başka türlü buraya getirmeye ikna edemezdim" dedi. "Ama şu halime bak, çok kötü bir haldeyim şu an" dedim. Beni bir kaç metre ilerimizde duran bir karavana götürdü ve "bak bunun içinde senin için aldığım bu geceye özel bir kıyafet var hemen giyin ve gel. Bence makyaj yapmana gerek yok ama saçını başını toparlayabilmen için de gereken her şey var, ben seni bekliyorum" dedi . Şaşkınlıkla karavana girdim. Aman Allah'ım dedim kendi kendime. Nasıl bir karavandı bu böyle resmen küçük bir saray. Yatak odası, mutfak...Nasıl sığmıştı bu kadar şey  buraya. Heralde bir arkadaşının filandı. Hayretler içerisinde sevgilimin dediklerini yerine getirdim. İçim kıpır kıpırdı. Ne olacağını tahmin bile edemediğim bir gece beni bekliyordu.

Ben de masaya geçtikten sonra güzel bir müzik açtı. Ağaçların arasında, rengarenk loş ışıkların altında, yazın son demlerinde, mükemmel bir havada aşık olduğum adamın beni ne kadar sevdiğini izliyordum. Hayatımın en mutlu anıydı bu. Zaman durmalıydı bence ve asla akmamalıydı. Ben orda öylece onu izlemeliydim. Yemeklerimizi yerken, "hasta değildin dimi numara yaptın sabah bana, bütün bu organizasyonu ayarlamak için" diye sordum. "Evet" dedi sinsi sinsi gülümseyerek. Yemeğimizi bitirdikten sonra beni dansa kaldırdı, tatlı müzikler eşliğinde dans ediyorduk, bu adam benim başımı döndürüyordu; aklımı başımdan alıyordu her seferinde. Nasıl da seviyordum bilseniz.

 Taner konuşmaya başladı, ciddileşti birden ve " Nisan 5 ayı geçen bir süredir beraberiz ve ben seni bu süre içinde yeterince tanıdığımı düşünüyorum. Gerçekten mükemmel bir insansın ve ben seni seviyorum. Sana aşık oldum. Seninle bir şeyler yapmak beni heyecanlandırıyor. Bir gelecek düşüncesine girdim sen hayatımda olduğundan beri ve bu yüzden sana sormak istediğim bu soruma lütfen düşünerek cevap ver" dedi. O an heyecandan geberebilirdim oracıkta kollarının arasında. sanırım kalp atışlarımı hissediyordu." Benimle evlenir misin?" diye sordu birden. Ben öylece bakakalmıştım, susuyordum.Aslında beklediğim bir şeydi ama heyecandan mıdır nedir tutulmuştum. "Nisan" diye seslenmesiyle kendime geldim. " Sanki bir rüyadayım şu an. Bunlar benim senden duymak istediğim şeyler ve ben de aynılarını senin için düşünüyorum canım. Sorunun cevabına gelince ise tabiki evlenirim, seni seviyorum" dedim ve uzun uzun öpüştük. Aldığı harika yüzüğü parmağıma taktı. Sanki yer yüzünde sadece ikimiz vardık. "O zaman bu gece karavanımızda uyuyoruz" dedi. Çığlık attım " Neeee o bizim mi" dedim. "Evet senin için aldım. Evlenince şehir şehir dolaşıcaz seninle, nereye istersek bununla gideceğiz". Bu fikre bayıldım bayıldım. Nasıl da mutluydum. Ve biz karavanımızda ilk gecemizi geçirdik. Evimdeki yataktan bile daha rahattı. "Bunu şirketin önüne koyalım, bunda yaşayalım" dedim gülüştük. 

18.10.2014
佳楠

Thailand 2014 Ekim


Savadikaa;)

Geç kalınmış Thailand tatili yazımı yazmak istiyorum. Aslında bunu çok önceden yazmam gerekirdi ama bir türlü vakit bulamadım  ya da bulmak istemedim bilmiyorum. Geçirdiğim 9 günü boşverip geçmek olmaz. Kayda geçmeliyim ki ilerde dönüp okuduğumda tebessüm edebilmeliyim. İç geçirip vay anasını gençliğe bak demeliyim. Torunlarım okuyup "aaa babaanne ya da anneanne ne acayip kadınmışsın" filan demeliler. Yerim onları ben oyyy:* Bence bunu herkes yapmalı, hayatında geçen bazı şeyleri kaydetmeli. Neyse biz konumuza dönelim.

28 Eylül akşamı 21.10da Hongkong h.alanından Phuket'e uçuşum olduğundan, ben erkenden, akşam 5-6 gb h.alanına ulaştım. Yolda baya bir acıktığımdan yemeğimi yedim, biletimi aldım vs derken uçuş saati geldi. Phuket'e vardığımda gecenin 1i filandı sanırım. Orda işlemler pasaport vs derken ben otele ancak 3gb varabildim. Yorgunluktan ölmek üzereydim ki hemen uyudum zaten. Tatile Ayça ile gitmiştik. Aslında 6 kişi başlayan tatil planımız 2 kişiyle noktalanmıştı ve artık tadını çıkarmalıydık.

Phuket'i çok sevdim. 3 gün orda kaldık ve müthiş eğlendik. Gündüz deniz, güneş, orayı burayı keşfetmece ; akşamları kopmaca baya bir neşeliydik. 4. günde kohphiphi adasına gidecektik ve asıl beklediğimiz yer orasıydı çünkü herkes oranın bir cennet olduğundan, oraya bayılacağımızdan filan bahsediyordu. Biz de orda güzel zaman geçirelim diye otelimizi bile özenle seçmiştik.Havuzlu, havuzu deniz manzaralı filan bir yerdi. Vardık ve otele gider gitmez havuzun tadilat dolayısıyla kapalı olduğu bilgisini aldık. Bu bizi bi hayli sinirlendirdi çünkü biz o oteli sırf havuzu ve o manzarası için seçmiştik. Sinirimize hakim olup başka otel bakalım dedik baktık . Ya doluydu oteller  ya çok pahalıydı ya da biz beğenmiyorduk. Yine gerisin geriye aynı yere döndük mecbur kabul ettik. Neyse  deniz dibimizdeydi en azından. Bununla avunduk. Denize girip, dinlenip rahatladıktan sonra akşam yemek için hazırlandık. Müthiş yemeğimizi otelimizde yedik ve ben gerçekten yemeklerine bayılmıştım Thailand'ın. Pilavları, makarnaları, sosları, meyveleri her şeyiyle tam da benim damak zevkime uygundu.

Yemek sonrası ada keşfine başladık. Sokakları  dolandık; o kadar küçük bir yerdi ki; mini minnacıktı:) Ertesi gün için tekne turlarına bakınırken kadının biri demesin mi "yarın gittiniz gittiniz sonraki günlere büyük fırtına olacak" diye. Biz üzüldük, tutuştuk ok dedik gidelim yarın.Bu esnada bazı türk insanlarla karşılaştık.Bazıları sıcakkanlı konuşkandı, bazıları suratsız ve sevimsiz aynı ben gibi:)

Sonra ertesi gün oldu tabi hava bozmaya başladı. Karardı, dumanlandı derken yağmurlar fırtınalar geldi. Büyük hayallerle gittiğimiz Kohphiphi yerle bir oldu. İlk gün güzeldi ama sadece yarısını kullanabilmiştik ilk günün ve bir yer de görmemiştik. 2.,3.,ve 4. gün de fırtınalı olduğu için biz hiç bir şey yapamamıştık. Sadece dağ başında bir yerde viewpointe çıktık orda da yağmur olduğundan pek tat alamadık ve sanırım oraya çıkarken ve dönerken toplamda bir 30km filan yürüdük. 15km yokuş yukarı, 15km yokuş aşağı..Aşağı inerken geçen motosikletlinin birini durdurup "bizi de atar mısın be abicim aşağı kadar" dedim, attı valla sağolsun:) Çıkarken de denk gelseydim ona da çıkar bizi derdim ama hiç denk gelememiştik. Zaten doğru düzgün foto da çekinemedik. Sürekli yağmur yağdığı için telefonu şeffaf bir kılıfın içinde muhafaza ederek çekim yapıyorduk. Öyle olunca da  kılıfın içi buharlandı,bütün fotolar buğulu çıktı.

Burda zaman adeta durmuştu bizim için bir an önce kurtulmak filan istedik. Burası minnak bir yer olduğu için motor kiralama durumu da mümkün değildi  Phuketteki gibi. Hava o kadar fırtına, yağmur şeklindeydi ki bir daha kimse bana ekim ayında asya'da tatil yaptıramaz; aha buraya yazıyorum. Aaa nerdeyse atlıyordum;son akşamımız korkunç geçti. Deniz kenarında bir restorantta yemek yiyelim dedik, oturduk. Yemekler geldi, ben vidyolar filan çekiyorum, her şeye rağmen mutluyuz pozları filan. Daha iki lokma yiyemeden yağmur bastırdı, üstümüz açık olduğundan hemen içeri kapalı yere kaçtık; Ayça yemeğini kurtardı ama ben kurtaramadım, garsonlar getirdi içeri. Suyun içinde yüzen (evet biraz abartıyorum) yemeği yedim istemeye istemeye. Fırtınanın duracağı yoktu, hafiflemeye başladığı anda dedim "Ayça kalk kaçalım bir an önce soğuk donuyorum". Kalktık. Giderken yollar ıpıssızdı, herkes çekilmişti, yollar göl olmuştu, düşen ağaçlar mı dersiniz, etrafa dağılan sandalyeler mi dersiniz ne ararsanız vardı etrafta.Zaten göt kadar bir yer. Bir yerlerden  acayip acayip sesler geliyordu. Ben domuz sesine benzettim, baya bir korktuk.

Ertesi gün nihayet ordan da ayrılma vakti gelmişti. 3. ve son durağımız olan Krabi ye doğru yol alacaktık. Ben ordan o kadar sıkılmıştım ki artık ayrılma anımı davul zurnayla filan kutlamak istedim. Varışımız ise şöyleydi; biz Krabi biletini de Phuketten almıştık Kohphiphi biletiyle beraber ucuza gelsin diye ama Kohphiphi ye geldiğimizde aslında burda daha ucuz olduğunu gördük. Her neyse sabah toparlanıp limana vardığımızda adam bizi geri gönderdi sizin biletiniz saat 15,30da diye. Mal gibi otelden çıkışımızı da yapmıştık. Ortada kaldık sabahın 9unda. Bekle işin yoksa öğleden sonra 15,30u. Deniz kenarında otururken dedik acaba tur bugün var mıdır diye güneşliydi çünkü hava. Bir heves koşa koşa gittik baktık ki oleeeyyyy varmışşşş. Sonra bi daha koştur koştur valizlerin olduğu yere gelip kıyafetlerimizi aldık koştur koştur gittik. Kadın iptal oldu dedi. Haydaaaaa kabus filan mıydı bu acaba:/ Gerçekten çok sinirlenmiştik. Sonra Brezilyalı bir çiftin de tur arayışında olduğunu gördük. Ortak olalım deniz taksiyle gidelim dedik. Ama o da hüsranla sonuçlandı, çünkü hiç bir şoför gitmek istemiyordu. Yok deniz çok dalgalıymış da bilmemneymiş hiç de bileeeee tamam mıııı, salaklarrrr. Baktık olmayacak, bu çiftten ayrılıp 10,30daki Krabi feribotuna yetiştik.Aslında biletimiz onlardan değildi ama çocuk atlayın dedi sağolsun.Ordan da bizi tuktukla otelimize kadar bıraktılar.

Artık beklentilerimiz o kadar her şeyin altındaydı ki oteli görür görmez" bok gibi otel" dedik dışardan. Sonra ben resepsiyondaki kadını görüp "mahkeme duvarı suratlı karı" dedim. Kısacası mutsuzduk. Otele girdik. Aslında hiç de fena değilmiş dedik. Sonra burda 2 gün geçirdik. Burası da hep yağmurlu geçti ama fena değildi. Otel sahibi kadınla da (mahkeme duvarı suratlı dediğim) kaynaştık, oteli de sevdik. Bir akşam kaybolma maceramız oldu. Acayip yağmurlar yedik. Bizi döven yağmurun altında şarkılar söyledik ve iğrenç sesimizi vidyoya çektik. Ayça biletini öne aldı. O zaten ayrı bir konu. Aldı alamadı o oldu bu oldu derken; 9 Ekim sabahı aynı uçakta yanyana döndük :) Ha son gece h.alanında selfistickle foto çekme şımarıklığında bulunurken telefonumu düşürüp, ekranı parçaladım ama yine de mutluyduuuuum ahahhaha:) :*

Bu arada baya bi ucuza geldi bu tatil bana.1500 Tl bile harcamadım her şey dahil buna. Her şeyi de yaptık. Masajdır, motor kiralamadır, otellerimiz de gayet iyiydi. Yemeklerimiz hep güzeldi. Sadece o Kohphiphi turunu yapamadık. Ölü sezonda gitmemiş olsaydık onu da yapardık ama napalım sağlık olsun. Başka zamana başka bir yerde başka bi tura artık... 

Bu zaman diliminde en çok kullandığımız cümlelere bir göz atalım:
-Sağdan mı soldan mı nerden? 
-Nerden burdan mıydı şurdan mıydı? 
-Soldan soldan ben hep sol derim bana sorarsan:) 
-İnanmıyorum ya kaybolduk.
-Canan navigasyonuna güvenmicem bi daaa :) ( Yanlış yerlere giderken)
-Ayça kendi navigasyonunu kullansan çok biliosan:)
-Ne yicez , ne yiyelim?
-Thai usulü deniz ürünü filan olsun. ( 4 gün üst üste:) sonra bıktık tabi her akşam her akşam )
-Bugün de mi fırtına var? ( sabahları uyanır uyanmaz Kohphiphi de)
-Dur ben dışarı çıkıp bakıcam. ( Balkona çıkılır bakılır mmmm hava müthiştir )
-Oooo bugün hava super kesin tur gider, çabuk hazırlanalım. ( 3 gün her sabah ve her öğlen Kohphiphi de)
-Ladyyyyyyy today cannot, there is big stormmmmm.There is big waves on the sea:/ ( Turcu teyzeden 3 gün boyunca sabah ve öğlen duyduğumuz cümle)
-Akşam kopuyo muyuz?
-Kopalım kopalım, oleeeyyyyyy:) (Phuket ve Kohphiphi geceleri)
-Ufff buranın suyu iğrenççç nerden geliyo Allah aşkına ıyk ( Kohphiphi de diş fırçalama, yüz yıkama)
-Vardık mı, hala mı varamadık ufff Allahım sana geliyorum. Gelmeyin lan buraya sakın. Kim dedi cennet mennet diye; Çeşme'ye gidin Antalya'ya gidin :)( Kohphiphi de viewpointe çıkarken, vidyo çekimi)
-Beni çeksene:) Dur şöyle çek, dur şurda çek.( foto çekimleri)
-Dövme mi yaptırsak? ( Kumsalda gezen dövmecilere kayıtsız kalamadık, Ayça yaptırdı ben çektim :)
-Hongkong'da olaylar varmış. Çin'de instagram yasaklanmış oha! Yakında whatsapp da yasaklanır :/ Kıçı kırık wechatleriyle takılırlar hıh :/ ( Memleketteki olayların takibini de yaptık) 
Bla bla...

Bu tatilde öğrendiğim çok şey oldu. Bilgi dağarcığım daha da genişledi. İlginç kararlar aldım. Kafamda uygulamaya konması gereken planlar filan yaptım. Çok yakında uygulamaya konulacak tarafımdan.

Size tavsiyem; siz siz olun bu sezonda buralara gelmeyin anacım. Yine de tatilin iyisi kötüsü olmaz, tatil tatildir diyelim mi :p Demeyelim. Olur olur; iyisi de olur kötüsü de.. Kötü değildi ama süper olabilirdi:* 

Kapunkaaaa

18.10.2014
佳楠
















13 Ekim 2014 Pazartesi

Ah Bu Ben 16.Bölüm


16.Bölüm

İş yerine vardığımızda Şeyda'nın suratsızlığı bir yandan Pınar'ın ağlamaklı ve sinir küpü hali bir yandan sürekli gözümün önündeydiler. Bir ara Pınar, Taner'in odasındaydı yine ve bu defa çok da uzun sürmeyen bir muhabbetleri oldu. Yemekte Pınar'ın istifa ettiğini öğrendim. Sevinmiştim açıkçası . Amacı belliydi çünkü; Taner'i elde etmek ama ben kapmıştım bile çoktan. ( burda bir nihahahah şeklinde kötü adam gülümsemesi olacak) Pınar'ın çıkış işlemlerini ben yapıyordum kağıtları imzalamak için odama geldi ve çıkarken de "Asla mutlu olamayacaksınız ve ben asla Taner'i sana bırakmayacağım" dedi çıktı ruh hastası manyak. Benim bir şey dememe fırsat bırakmadı bile.

Olanları Taner'e anlattığımda gercekten ruh hastası galiba yorumunda bulundu. "Neden ayrıldınız" diye sorduğumda aşırı kıskançlıklarından dolayı dedi. Gerçekten çekilmez biriymiş anlattığına göre. "Peki neden işe aldın" diye sorduğumda ise "ihtiyacım var dedi, aramızda olanları unutalım dedi bende inandım" şeklinde yanıt verdi. "Alır mıydım bu hareketleri yapacağını bilsem" dedi. Haklıydı benim aşkitom, nerden bilsindi ki... Oyyyy yerim onu ben, benim işte benim yerim kimseye vermem hıh. Pınar da çatlasın ohh..

Yine bizim tepemizdeydik, bizim çocuklar çalmaya başlayacak yakında burda biliyor musun dedim. Sizin çocuklar kim dedi. Üniversiteden ekip dedim. Kimmiş onlar bakalım, bu eski sevgili de var mı bu ekibin içinde diye sordu. Kemal'i soruyordu ve kahretsin ki o da vardı. Ben hızlıca "evet var" dedim. "Nasıl yani siz görüşüyor musunuz sürekli" dedi. "Hayır tabiki ne görüşmesi, sadece burayla anlaştıklarını filan anlattı bana Melis, onun da burda olacağını öğrendim. Bir de ev filan arıyorlar şimdi ben yardımcı olmaya çalışacağım" dedim gözlerimi kaçırarak. Ama o ısrarla gözlerimin içine bakıyordu , ben bakmadıkça o bakıyordu; çenemden tutup yüzümü kendine çevirdi ve : " Ben anlamam eski sevgili filan, ben sevgilimi kimseyle paylaşmam" dedi. Canım yaa nasıl da tatlı kalbim yine çıkmak üzereyken oturdum üstüne engel oldum yerinden fırlamasına " Hayır canım ne paylaşması ne münasebet öyle bir şey söz konusu bile olamaz, biz bitirdik kesinlikle" dedim. "Peki" dedi.

Mekandan çıkarken o da nesi, bizim çocuklarla karşılaştık. Şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmış bir halde hepsine sıkı sıkı sarıldım. Taner'i unutmuştum bir an. Hemen hepsiyle tanıştırdım orda. Murat, Selim, Okan, Nazlı, Gül ve tabiki Kemal de ordaydı.  Taner'i de erkek arkadaşım diye tanıştırdım. Herkes şaşırdı en çok da Kemal tabi.. Hatta sinirliydi hem bana hem de Taner'e öyle kötü bakıyordu ki.. Onlarla da yarın görüşmek üzere ayrıldık ordan. 

Arabadayken Taner'in sinirli hali dikkatimi çekti. "Noldu hayatım" diye sordum. "Bu Kemal midir nedir yarın o da mı gelecek, onla da mı görüşeceksiniz" dedi. "Hayır yani bilmiyorum gelmez sanırım ne de olsa artık hayatımda biri olduğunu biliyor" dedim. "Hiç sanmıyorum ve de hiç hoşlanmadım o çocuktan söyliyim sana" dedi. Ay kıyamam ya kıskanırmış da beniii :) "Yok canım gelmez o ben ayarlarım sen merak etme" dedim. "Seviyor beni seviyor kesin seviyor" dedim kendi kendime ve içimden dans ettim gittiğimiz yolun ortasında herkesin gözü önünde. O derece bir mutluluk o derece bir heyecan vardı kalbimde, karnımda, midemde, bütün vücudumda..

13.10.2014 
佳楠

Ah Bu Ben 15.Bölüm

15. Bölüm


Herkes  şok geçirdi, yüzlerindeki ifadeden belliydi bu.  Ama en büyük şaşkınlığı ben yaşıyordum. Kıpkırmızı olmuştum herkesin içinde aman tanrım bilerek mi yapıyordu bunu. Gerçekten sinirleniyordum. Pınar öfkeyle çıktı odadan, herkes her şeyin farkındaydı zaten Pınar la ilgili. Gözü işte güçte değil sadece Taner deydi. Ama bu haber onu serseme uğratmıştı. Pınar çıkınca herkes bizi tebrik etmeye başladı ama ben biraz kızgındım açıkçası bana bile sormadan nasıl herkese böyle bir açıklama yapabilirdi. 

Herkes odasına geçtikten sonra Taner benim odama geldi. "Kusura bakma kızdın bana biliyorum ama Pınar ın da bunu duymasını istedim bu yüzden herkesin içinde söyledim" dedi. "Akşam beni götürdüğün o yere gidelim mi" dedi. "Gidelim" dedim. Ne oluyordu bana böyle ya rabbim. Bana dese ki gel şu uçurumdan el ele atlayalım, atlardım..O derece manyak etti beni adam, karşı koymam mümkün değildi.

Yine çıktık beraber tepedeki yerimize.  Seni daha yakından tanımak istiyorum bana biraz ailenden, geçmişinden filan bahsetsene"dedi. " Annemi zaten tanıyorsun, karşıda oturuyor ailem. Bi tane de erkek kardeşim var, o biraz haylaz. Babam iş adamı. Ben de burda oturuyorum falan filan işte" diye özet geçtim ama bu bilgiler sevgilimi tatmin etmişe benzemiyordu, soru bombardımanına tuttu beni. Neden sen ailenle yaşamıyorsun? Annen geliyor ama baban hiç gelmiyo sanırım seni ziyarete hatta sende onları pek ziyaret etmiyorsun, neden gibi sorular sorular..Hepsine cevap verdim sabırla. Babamla aramızın çok iyi olmadığını anlattım.Sebebinin de benim hayatıma çok fazla müdahale etmeye çalışmasından hoşlanmadığıma bağladım.  Eee evlilik düşündüğüm birinin bunları bilmeye hakkı vardı çünkü. "Baban çok zengin olmalı evleriniz filan baya var İstanbul'da ?" dedi. "Nerden biliyorsun" dedim. Tahmin ediyorum. Müteahhit adam, ben senin kiracınım, sadece ben değilimdir heralde değil mi ?" dedi. "Evet var ama ben pek ilgilenmiyorum. Kendi paramı kendim kazanıyorum. Babama ait olan sadece oturduğum ev var, o da olsun bir zahmet başka bir şeysini ne alıyorum ne kullanıyorum" dedim. 

Birden bütün neşem kaçmıştı. Taner de üstüme üstüme geliyordu ya da ben öyle hissettim orda. "Peki beni ailenle ne zaman tanıştıracaksın" diye sormasın mı.." Ya canım daha çok yeniyiz nedir bu acelen , yangından mal mı kaçırıyoruz" dedim. Biz bunları konuşurken eve gelmiştik bile. inanılmaz ama bütün gece onun ailesinin kısa özeti dışında, benim ailemden konuşmuştuk. Gerçekten bazen bende erkekmişim gibi hissediyordum. Hani kızlar daha merak eder ya böyle şeyleri.Bende öyle büyük bir merak yoktu Taner le kıyaslarsak:) Uzun uzun öpüşürken biz, baktık ayrılamıyoruz birbirimizden, yine bende sabahladık.

Ben ondan önce uyanmıştım. Ne kadar da tatlı uyuyordu. Evet ben bu adamla evlenmeliydim. Onu seviyordum, o beni seviyordu, her şeyiyle muhteşem bir adamdı, daha ne için bekleyecektim ki. Ben böyle hayal kurarken o da uyandı. Hazırlandık ve iş yoluna koyulduk yine.

13.10.2014
佳楠

Ah Bu Ben 14.Bölüm


14. Bölüm

O gün öğleden sonra hemen yola çıktık. Valizler filan derken çoktan h.alanına gelmiştik bile. Bi yerlere kaçıyorduk  ve çok tatlı bir kaçıştı bu. Melis'i aradım bi ara olan biten her şeyi 5dk da anlattım. şok üstüne şok yaşadı. Bu arada bende Tolga nın resmen boşandığını ve Duygu nun yeni bir sevgili yaptığını öğrendim. Evet çok ilginçti doğrusu bende bir şaşırdım.

Pınar arıyordu Taner i .. Sanırım 10 milyon defa filan aradı Taner en son dayanamayıp sinirlendi bağırdı çağırdı. Ben bile tırstım yani ki Pınar kesin ağlamıştır. "Noldu , ne istiyor" diye sordum. "Bir şey istemiyor, emirler yağdırıyor; kendini patronum sandı galiba" dedi. "Dün sana ne anlattı" diye sordum. "Önemli bir şey değil" diye geçiştirdi. Israr ettim çünkü gerçekten bilmek istiyordum. "Tekrar beraber olamaz mıyız, yeniden başlayalım tarzında şeyler söyledi "dedi. "Ben bir ara seni sormak için geldim size ama sen banyodaydın, evinde o varken neden banyoya girdin" dedim. Baktı, ciddileşti: "Dışardan gelmiştim ve rahatlamak için banyoya girmiştim onun evde olup olmaması ö.değil Pınar yabancı değil sonuçta" dedi. Öfkelendim içimden fazlasıyla "evet yabancı değil eski sevgilin gerçekten çok normal" dedim.  Bir yorum yapmadı.

İndiğimizde bizi müthiş bir hava karşıladı ege de. kıştan çıkıp bahara kucak açmaya hazır, tatlı serin bir hava. "Hadi gel eşyalarımızı otele bırakıp güzel bir yemek yiyelim, bildiğim harika bir yer var" dedi.  Gittiğimiz yer gerçekten muhteşemdi hem manzarasıyla hem de yemekleriyle; bayıldım,bayıldım. Yemek sonrası çaylarımızda geldi, biz tatlı tatlı sohbetimizdeydik. "Daha önce kimle geldin buraya" diye sordum. Düşündü "annemlerle" dedi. "Pınar ı getirmedin yani" dedim. düşündü, düşündü, düşündü baya bir düşündü "Pınar mıydı Ayla mıydı yok yok Elif le gelmiştim galiba" diyerek gülmeye başladı. Beni kandırıyordu gıcık. Ama elimdeki bardağı suratına boşaltıp onu oracıkta yakabilirdim haberi yok :)  "Bırak şakayı kaç sevgilin oldu bu zamana kadar" dedim. "Saymadım" dedi. "O kadar çok oldu ki sayamadım mı demek bu" dedim. "Geçmişe neden bu kadar takıyorsun, boşversene bundan sonrasını konuşalım bence biz" dedi. "Bundan sonrası"derken dedim heyecandan ölebilirdim tabi orda. "Sen ve ben, biz bundan sonra napıcaz" dedi. "Yani bilmem aynen devam ederiz işte" dedim. "Sen nasıl bir kızsın Nisan; şu an kız olan benim sen erkek olan tarafsın gibi hissettim yemin ederim" dedi. Gülüştük. " Öpüştük biz, beraber uyuduk; şimdi buraya geldik başbaşa sen benim için sıradan biri değilsin" dedi.  Yarım yamamlak "teşekkür ederim" demekle yetindim. Dilim bağlanmıştı, doğru düzgün cümle kuramıyordum, duyduklarıma inanamıyordum; hayal bile edemicem şeyler söylüyordu, aşık olduğum adam. "Galiba sen benden benim senden hoşlandığım kadar hoşlanmıyorsun" dedi. "Hayır, yok öyle bir şey" dedim. "O zaman hoşlanıyorsun" dedi. Gülüştük yine ve " evet" dedim. "sevgilimsin ozaman sen benim şimdi" dedi. Kalbim göğsümden fırlayıp, Taner in kafasına çarpacak diye ödüm koptu. " Öyle miyim" dedim. "Evet öylesin" dedi. "Peki" dedim.  

3 koca gün kaldık orda, gittiğimiz ilk günü saymazsak. Harika bir tatil olmuştu. Cuma günü işe gittik ikimizde canım sevgilimle. Herkesi toplantı odasında topladı. Öncelikle biraz işten güçten konuşuldu ardından " Nisan ve ben yani biz yakında evlenmeyi düşünüyoruz" dedi.

13.10.2014
佳楠


26 Eylül 2014 Cuma

Şu An Tam da Burdan Yazıyorum


Merhaba Sevgili  40 yılda 1lik,

Şu anda dünyanın en saçma yerlerinden birinde olduğumun garantisini veriyorum sana. Yiwu'da tozlu topraklı bir depoda saatlerdir ürünler gelse de kontrol etsem diye bekliyorum. Ama geleceği yok öğlen oldu nerdeyse.Ne internet var, ne düzgün bir tuvalet. O değil toza alerjim var benim, o olmasaydı tahammül edilebilirdi bu duruma ama şu an güç bela yazı yazıyorum.  Acıktım bir de. Başım ağrıyor kahvaltısızıktan. Çünkü ben kahvaltısız dışarı çıkmayan bir insanım. Benim için ennn önemli öğündür kahvaltı. Diğer öğünler pek önemli değil ama kahvaltı olmazsa olmaz. Kahvaltıyı icat eden her kimse fikrinden öpmek istiyorum hunharca. Ağzına kürekle vurup, kollarımda sıkmak istiyorum. Döve döve sevmek istiyorum.

Bu arada şu çinli kadınların ses tonuyla çince birleşince  hele bi de sinirlenmişlerse dayanılmaz bir depresyona giriyorum. Günlerce yatak döşek yatıp, hiç bir şey yapmadan, hiç bir şey duymadan sessizliğe gömülmek istiyorum. Çinli adamların ise, yaptıkları yanlışlar karşısında mal mal sırıtıp ahahhaah bu haoyisi bu haoyisi demeleri beni benden alıyor. İşte tam da bu noktada ayağımla ağızlarının orta yerine vurmak geçiyor içimden. Nasıl da sabretmeyi öğrettiler bana canlarım yeaa..

1 saat sonra...

Nihayet bir kısım ürün geldi de baktım.Şimdi diğer postayı beklerken tekrar dönebilirim sana canım 40 yılda 1im. Sana böyle dememin sebebini biliyorsun, çok nadir yazıyor oluşum. Ama her buluştuğumuzda bloğumun en taze sayfasında yer alıyorsun hadi yine iyisin. Bu arada ne gördüm şimdi çinli bi adam kadın çorabı giymiş puhahahhahaha ayy hiç güleceğim yoktu. Neyse ne diyorduk aslında pek de bir şey demiyormuşuz havadan sudan tozdan topraktan bahsediyormuşuz. Burnumu gıdıklayan tozlardan hapşıra hapşıra hapşuuu...

Şimdi gidiyorum. En son yazdığımda güzel şeylerden bahsedeceğimi söylemiştim fakat bu pek de güzel bir muhabbet olmadı sanki. Toz olmasaydı, hapşırmasaydım, çinli kadınlar kafa ütülemeseydi, ürünler vaktinde gelseydi, kahvaltımı yapmış olsaydım, tuvaletler temiz olsaydı, çinli o çorabı giymeseydi ... Ama o zaman da bu muhabbet hiç olmazdı.

Öperim beni bıkmadan dinleyen sabrını.

26.09.2014
佳楠

22 Eylül 2014 Pazartesi

Portakalı Soydum Başucuma Koydum

C vitamini almam lazım oluk oluk.. Her yıl aynı dönemlerde haddini bilmez bir halsizlik çöküyor üzerime..Şimdi ben tek başıma nasıl üstesinden geleceğim bunun diyeceğim ama her zaman tek başıma üstesinden geldim. Kimse " aaa Canancım hasta mısın, dur canım sana bir yardım edeyim sümüğünü sileyim, çorbanı yapayım, ağzına kaşıkla vurayım, limon kolonyanı burnuna pıspıslayım, portakalı soyup başucuna koyayım, bütün mızmızlanmalarını öpeyim de çabuk atlat şunu" demedi. Şu çin portakalımı yiyim de kendime geliyim ama ben bunu 10 günde bitiremem..

Dizlerim çözülmüş, ufak bir baş ağrısı ona eşlik ediyor; burnum akıp akmamak konusunda kararsız, gözlerim sululuk yapmaya doyamadı.. Normal zamanlarda yazmak istemezken, bu harap ve bitap halimle yazmak hevesimin gelmesi de ayrı bi konu tabii.. 

Fonda çalan mfö yaz tatili şarkısı bir mesaj niteliğinde sanki bana.İlk kez dinliyorum bu şarkılarını.. Bence biz bunu Macau Tower Bungee si paranın katili diye çevirelim Ayçacım ne dersin :s 2888rmb nedir arkadaş :/ Anlaşıldı ben konudan konuya atlicam yine..

Çok yorgunum.. 

Bu yüzden hoşça kalın beybiler.. 

Gelecek yazımda çok güzel şeylerden bahsedeceğim size. Henüz ne olduğuyla ilgili bir fikrim yok ama güzel şeylerden bahsedeceğim işte..

Mucks

佳楠
22.09.2014

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Üfler Üfler


Merhaba sevgili herkescim. Farkettim de ben bayadır kendimli şeyler yazmıyorum. Hikayelere dalmışım gidiyorum. Kendimli şeyler yazayım o zaman bugün. Bugün diyorum ama gün bitti sayılır burda. Saat 8 pm. Önümüzdeki iki gün tayfun olacak dediler ama şimdiden başladı. Şiddetli gök gürültüsü altında ve ıslak bir şu anda yazıyorum bu yazımı. Bir taraftan da esen rüzgarın agaçların yapraklara verdiği hışırtıyı duyuyorum, 32 derece bir havada..Sırtıma ılık rüzgar veren vantilatörüm var bir de, sarı lambamın karşısında. 

Türkiye de ve hatta dünyada neler olup bittiğini tahmin etmeye bile tenezzül etmediğim zamanlardan geçiyorum. Dünya kupasının tek bir maçını bile izlemedim mesela. Ülkemde kim kimi boğazlamış, politikacı mallar napmış netmiş umrumda değil, bunları düşünecek enerjim yok. Hiç bişi bilmemek de güzel baya.. Kafam bomboş, teneke gibiyim; yastığa koyarken kafamı dandun diye ses çıkarıyor, boş olması sebebiyle.

Bazen aşırı mutluyum, bazen aşırı mutsuz; bazen aşırı heyecanlı, bazen aşırı heyecansız ; bezen aşırı istekli, bazen aşırı isteksiz; ha bazen de aşırı ortadayım. Neden böyleyim bilmiyorum ama benim yaratılışım aşırılıklar üzerine olmuş zaten. Belki de doğduğumda aşırı kar yağdığından ve aşırı soğuk olduğundandır :/ Aşırı kalabalık bir ülkede olmama rağmen aşırı yalnızlığım da bundan olsa gerek. Şu aralar bulunduğum yerdeki aşırı sıcaklardan bahsetmeme gerek yok sanırım, saati ve sıcaklık derecesini söyledim yukarda.

Biraz ara verdim ve şimdi burdayım tekrardan.Karışık meyveli falım çiğneyerek yağmuru izledim balkonda. Karanlıkta pek seçemiyordum ama yağıyordu sesinden anlıyordum. Sigara kullanan biri değilim ama canım sigara istedi. ( Yağmuru izlerken; bi taraftan sakız çiğneyip bi taraftan da bir tane sigara içermiş gibi yaptım aslında ama bunu size söylemek istemiyorum nedense :/ ) Sonra aklıma dolaptaki bira geldi. Sonsuz bi içme isteğiyle doluyum şu an ama içmicem bu gece Kadir gecesi diye. Dün de bu aşırı isteğimi gece gece içmemeliyim göbek yapar düşüncesiyle savmıştım. Yarın içerim heralde gündüz vakitlerde. Tayfun olacağı için evde mahsur kalıcam nasıl olsa.

Yaptığı her şeyden jet hızıyla sıkılan biri var karşında şu an. Su içmek için bardağı elime alıp ağzıma götürürken sıkılıyorum. Çok uzun bir yol gibi geliyor.. Sizi çok seviyorum şu an ama birazdan vazgeçebilirim bundan. Bana pek belli olmaz.

Aslında benim moralim bozuk. Sebebi haftalık burç yorumumun gerçek olmayışı :/

Şu an ne boktan bir yazı oldu diye geçiriyorum içimden ama yazdım bir kere. Silmem! Birazdan müthiş olmuş deme ihtimalim çok aşırı da ondan :*







23.07.2014
佳楠


13 Temmuz 2014 Pazar

Ah Bu Ben 13.Bölüm

13.Bölüm


Sabah musmutlu bir halde uyandım. Dün geceyi hatırladıkça gülmek geliyordu içimden. Kalktım gidip açtım müziği, dans ettim deliler gibi sabahın 8inde. Kapı çaldı. Bir baktım Taner. Utandım biraz görünce. Günaydınlaştık." Bi programın yoksa kahvaltı yapmaya gidelim mi" dedi. "Tamam" dedim. Kaçırır mıyım ben aylardır bu anı beklemişim.

Çok güzel bi yere getirdi beni. "Wayy sende buraya daha yenisin ama keşfettiğin baya güzel yerler de varmış" dedim. Gülüştük. "Bahar ciddi anlamda gelmeye başladı artık" dedim. "Evet Nisan ne dersin haftaya tatile gidelim mi iki günlük bir kaçamak bence iyi gelir, nefes almak gibi bişi olur bize" dedi. "Nereye" dedim. "Nereye istersen" dedi. "O zaman şöyle dağlık filan bir yer olsun" derken çoktan evet demiştim teklifine. Çok mutlu oldu.

Dün geceden bahsetmiyorduk hiç. Ne o ne ben. Sadece anı yaşıyorduk. O anlatıyor ben anlatıyorum. Sanki dün hiç bir şey olmamış ama bi taraftan da çok şey olmuş biz her şeyi aşmışız gibi bir durum vardı ortada.  Öğleden sonra kahvemizi de içtikten sonra eve döndük. "Akşam film izleyelim mi bende" dedim. "Tamam ne  izlicez" dedi. Bilmiyorum beraber seçeriz film arşivim çook geniştir" dedim. Merdivenlerden çıkarken Pınar la karşılaştık.Taner in kapısında bekliyordu." Aaa Pınar hayırdır noldu" dedi Taner. " Saatlerdir seni arıyorum telefonun çaldı çaldı açmadın sonra da kapattın telefonunu" dedi. Acaba gerçekten öyle mi yapmıştı diye bi kuşku kapladı içimi. " Öyle mi ben telefonu evde unutmuşum ya kusura bakma, önemli bir şey mi oldu" diye sordu. " Evet çok önemli konuşcaklarımız var" dedi ve beraberce eve girdiler. Şu kızı elime verseler hiç acımadan boğabilirdim..Nasıl da yılışık ve sürtük bir kız ya inanamıyorum. Bırakmıyor yapıştı adama .

Ben soyunup dökündükten sonra içime iyice kurt düşmeye başlamıştı. Acaba şu an napıyorlar diye düşünmekten yemediğim tırnağım kalmadı elimde. Pencereden baktım kimleri gördüm bilin bakalım. Kemal ve Melis bana geliyorlardı. Geldiler de. Melis " Nbr Nisan cım" diye girdi içeri. "İyi hayırdır" dedim ikisine de. Kemal'e " Biz senle her şeyi konuştuk ve sonuçlandırdık hala ne diye geliyorsun buraya" diye sordum. "Tamam Nisan kapandı o konu, biz buraya başka bir şey için geldik" dedi. Melis aldı konuşmayı devam etti " Bizim Ankara daki müzik grubundan arkadaşlar İstanbul a yerleşmeye karar vermişler ve hani senle bazen müzik dinlemek için gittiğimiz yer var ya (Taner le akşamki gittiğimiz yerden bahsediyordu) orayla anlaşmışlar, orda çalacaklar; kalıcak bir ev arıyorlar var mı bildiğin bir yer diye sana sorayım dedim" dedi. "İyi de Kemal ne alaka" dedim. Kemal atladı "biliyorsun ki bende o ekibin bi parçasıyım, 2. gitarcıyım ben" dedi. "Hı hı evet çok gereksiz enstrümansın" dedim. Melis" ya tamam aranızdaki her şey bitmiş böyle birbirinize laf sokmaya da devam etmeyin artık, arkadaş olarak devam edin olsun bitsin" dedi. "Tamam ben bir düşüneyim ev meselesini" dedim. Biraz daha oturduk, Kemal gitsin diye bekliyorduk ama bir türlü çıkmak bilmiyordu. Anlatacağım şeyleri anlatamıyordum. Melis en sonunda " ben en iyisi kalkim de şu da çıksın" dedi. Teşekkür ettim..

Çıktıklarında hala yan taraftan bir ses yoktu. İçim içimi yiyordu. Acilen bir şeyler yapmalıydım.Düşüncesizce gidip kapıyı çaldım Pınar açtı. "Taner bey yok mu bir şey soracaktım" dedim. "Duşa girdi, ne soracaktın bana söyle ben iletirim" dedi. Kalbim sıkışıyordu. Hiç bir şey demeden eve girdim. Arkamdan kapıyı çarptı sürtük karı, kırıldı sandım yemin ederim. O da Taner le aramda olan yakınlaşmanın farkındaydı ve beni rahatsız eden bir durum vardı ortada. Yine bunalım yine depresiftim. 

Derin bi nefes alıp, kendimi koltuğa doğru bırakıvermiştim; tv de saçmasapan kanallara bakıyordum, uyuyakalmışım.. Kapı çaldığında kendime geldim. Taner di gelen, yanında kimse yoktu. "E hani film izlicektik" dedi. Ben son derece suratsızdım. "Misafirin yok mu senin, gelmezsin diye düşünmüştüm" dedim. Gülümsedi ve sarıldı arkamdan sıkı sıkı; sanırım o an orda heyecandan ölebilirdim. "Sen bana beraber film izleyelim mi diye sorarsın da ben herkesi her şeyi, dünyayı durdurmaz mıyım, ne misafiri" diye fısıldadı kulağıma. Ona döndüm, baktım gözlerine; nasıl da tatlıydı ve de nasıl da rüya gibi. O an aklıma hemen Pınar cadısı geldi. "Eski sevgilin neden gelmiş" diye sordum. Büyü bozuldu o an, canı sıkıldı. "Bu akşam sadece seninle ilgili şeyler olsun istiyorum, film izleyelim" dedi. Her zamanki gibi "peki" dedim. Bu adama hayır demek mümkün değildi. Çok güzel bir film seçtik. Uzandık koltuğa,kollarındaydım ben. Dünyanın en huzurlu yerindeydim.

Film izliyorduk ikimizde ama sanki o beni izliyordu,bakışlarını hissediyordum, kalbinin atışını dinliyor, sıcaklığını duyuyordum. Nasıl bir büyüsü vardı böyle. İkimiz de uyuyakalmışız orda. Uyandığımda fark ediyorum. İşe gitme vaktiydi. Ben onu izlerken şapşal şapşal; gözlerini açtı hemen numara yapıyormuş. Rezil olmuştum. "Uyanık mıydın" diye sordum. "Hiç uyumadım ki " dedi. "Neden" dedim. "Seni izledim bütün gece, nefes alışını, kalp atışlarını dinledim" dedi. Bu adam napmaya çalışıyordu böyle Allah'ım, ağzı çok iyi laf yapıyordu ve ben her dakika daha da aşık oluyordum. "Geç kalıyoruz" dedim. "Bugün işe gitmek istemiyorum, lütfen sen de gitme" dedi. "Bütün gün burda yatalım, gözlerin bana baksın böyle ben de seni izliyim" dedi. "Peki" dedim ve dayanamadım öptüm. O da beni öptü. İşten gelen telefonlara ikimiz de bakmıyorduk. Ama Taner e bakmamız gerektiğini ve bir bahane bulmamız gerektiğini söyledim."Ne bahanesi"dedi. "Şu an heralde burda benimle olduğunu söylemeyeceksin" dedi. Şeyda'yı aradı ve aynen şunları söyledi. " Şeyda merhaba, ben bu hafta olamayacağım, Nisan Hn'la iş seyahatine çıkıyoruz ancak bir kaç gün sonra dönebileceğiz lütfen önemli randevularımı hafataya al" dedi. Ben şok oldum. "Naptın sen" dedim. "Seni açıklama yapmaktan kurtardım" dedi ve kucağına alıp çevirmeye başladı beni. Başım öyle dönüyordu ki, bu dünyada değildim sanki. Çok mutluydum hatta o kadar mutluydum ki; o an dünyada sadece 2miz vardık sanki.

1 Temmuz 2014 Salı

Ah Bu Ben 12.Bölüm


12. Bölüm


Off ne geceydi ama diye düşündüm tv nin karşısında harika ötesi şarabımı içerken. Anlamsız bir şekilde mutluydum. Hayır hayır anlamsız değildi olamazdı.. Eski sevgilim gelmiş ayaklarıma kapanmıştı, oh beter olsun iyi oldu. Anlamıştı kıymetimi ama malesef ki iş işten geçeli bir hayli olmuştu. Bu akşamın en bomba en yıldızlı olayı ise Taner'in evimde başka bir adam görmesiydi ve bariz kıskanmıştı. Gerçi ben o an şaşkınlıklar içinde kayboluvermiştim ama yine de kıskançlığı  gözümden kaçmamıştı. Oley oley çok mutluydum. İçimden latin ezgileri içeren şarkılar dinleyip, dans etmek geliyordu. Nerden nereye; flash tv'den latin dansına geçişin öyküsüdür bu sayın okur :P

Ben böyle çamaşır suyu kokulu evimde, şarabın da etkisiyle hafif kafam güzelken kapı bir daha çaldı. "Açmicam" dedim kendi kendime. Her kimse tıklamaktan vazgeçmiyordu. Bi süre sonra Taner'in sesini duydum ama açmicaktım. Ne dicektim ki, hem ben onla konuşmuyordum. Bir kaç kere daha seslenince dayanamadım açtım " Kusura bakma ya uyuyakalmışım" dedim. "Gidelim mi" dedi. "Nereye" dedim. "Bilmiyorum nereye istersen" dedi. "Şimdi mi" dedim. "Şimdi" dedi. "Tamam ama bekleticem üstümü değiştireyim" dedim. "Tamam" dedi.

Yok yok benim kafam kesin güzeldi çaktırmamaya çalışsam da. Napıyordum ben böyle Allah aşkına. Bu adama hayır demem mümkün değildi, diyemiyordum. Ama çok da kızgındım. Benim daha önceden söylediğim yere gitmek istediğini söyledi." Ama orası için hava biraz soğuk gelebilir" dedim. "Hiç sanmıyorum" dedi. "Peki" dedim. Yolu tarif ediyordum, yol boyunca pek bir şey konuşmadık ve 40dk sürmedi gideceğimiz yere ulaşmak. Çok da soğuk değildi hava. Ve benim en sevdiğim masa boştu şansıma. "Buraya geçelim" dedim. Müthiş bir yerdi. Açık hava ama yukardan ısıtıcıları yerleştirmişler, şallar filan zaten veriliyordu ama bu akşam şala gerek yoktu o derece ılıktı hava. İstanbul a tepeden bakıyorduk , ayaklarımızın altında ışıl ışıl bir şehir vardı. Mekanda müthiş müzik yapan bir grup vardı, ben zaman zaman geldiğim için buraya, beni de tanıyorlardı az buçuk. Gözlerimizle selamlaştık grupla beni fark ettiklerinde. Taner " Harika bir yer burası, daha önce hiç gelmemiştim" dedi. "Normaldir siz daha yeni geldiniz İstanbul'a ; halbuki ben hep burdaydım; bildiğim daha çok harika yerler var "dedim. " Demekki beni oralara da götürüceksin zamanla dedi ve lütfen sizi bizi bırakalım iş dışında" diye de hatırlatma yaptı. Güldüm "peki"dedim. Müzik başladı arkada. Bu kadar duru gelebilirdi kulağa her bir enstrümanın sesi. Şarap söyledik. "Araba kullanacaksınız , (sizi bizi bırakalım demişti değiştirdim hemen) kullanacaksın istersen içme fazla sen" dedim. "Yok az içerim bir şey olmaz" dedi. "Ben evde de içtim, araba filan kullanamam en başından söyliyim" dedim gülüştük. Dün akşam için özür diledi," Pınar ve Şeyda nın geleceğini sonradan öğrendim gerçekten kötü oldu benim içinde. Ben ikimiz oluruz diye düşünmüştüm ama olmadı" dedi. "Önemli değil yine de eğlendik hepimiz" dedim yalandan yere. Sonra bana dün geceyle ilgili açıklamalar yaptı sürekli. Pınar çok sarhoş olmuş evi de karşıda olduğu için gitmesine müsaade etmemiş düşünceli eski sevgili. Bugün de akşama kadar uyudu heralde dedim. Yani akşam 5-6 uyanmak için baya bir geç değil mi dedim gülerek yine. Ama nasıl da sinirliydim ve bir açıklama bekliyordum.  Hoşuna gitmişti Taner'in bu halim." Evet uyudu o saate kadar. Ben çoktan uyanmış çalışıyordum. Hatta bi ara senden müzik sesleri filan geliyordu sabah" dedi. "A evet bende temizlik yaptım bugün" dedim. Beraber mi uyudunuz diye sormak istiyordum ama soramıyordum.. " Beraber uyumadık" dedi birden. Şok oldum. Ne diyeceğimi şaşırdım. " Yani napabilirim, banane ki " diyebildim ancak. Güldü. "Bu akşamki misafirin kimdi diye sorsam" dedi. "Eski sevgilim" dedim. " Beni çok özlemiş, unutamamış, terk edip gittiği için de af diliyor" dedim. Baktı gözlerime "peki sonuç ne" diye sordu. "Affettim yeniden başladık" dedim. Suratı düştü, bir anda mutsuz oldu; yüzündeki merak yerini bedbaht bi hale dönüştürdü. Güldüm " Şaka yapıyorum, bir şey bitmişse bitmiştir, tekrarından hayır gelmez" dedim. Yüzünde yeniden güller açtı. Beni seviyordu, o kadar emindim ki. Belki de sevmenin ötesinde şeyler hissediyordu. Aynı benim gibi...

Bir çok şeyden bahsettik ve bir şişe şarabı da devirdik orda. En çok ben içtim. İyice kafam gitmeye başlamıştı ama çok mutluydum, çok rahat ve çok huzurlu. Arada bir de susup müziğe kulak veriyorduk. Nasıl da mutluydum. bu kadar duyguyu 2 güne nasıl sığdırmıştım anlayamıyordum ama oluyordu demek böyle şeyler. Birden  "Sana dilsiz dudaksız sözler söyleyeceğim. Bütün kulaklardan gizli sırlardan bahsedeceğim. Bu sözleri sana, herkesin içinde söyleyeceğim. Ama senden başka kimse duymayacak, kimse anlamayacak" dedi. "Anlamadım" dedim. Şiir sevmez misin dedi."Severim" dedim. "Tamam" dedi. Benim kafa gitmiş, aşığım zaten adama bir de böyle güzel şeyler duyunca daha da bir afallıyordum.

Kalkarken ben baya bir zorlandım. Taner girdi koluma yardım etti. O gayet iyiydi bütün şişeyi nerdeyse ben içmiştim çünkü :s Eve Taner in yardımıyla girdim. Vedalaşırken o kadar yakındı ki bana, sıcaklığını hissediyordum, ikimizin de kalbi küt küt atıyordu. Öyle bir şey oldu ki; bir çekim, bir elektrik, bir bir şey dudaklarımız birbirine değdi ve öpüştük kapının önünde. Zaman durdu bir süre.Sonra Taner " özür diledi öptüğü için". "Hayır saçmalama neden özür diliyorsun" dedim. "Bilmiyorum" dedi. "Hadi yat artık sen baya sarhoşsun" dedi. " Seninle uyumak istiyorum" dedim. "Bugün olmaz sarhoşsun, ayıkken benimle uyumak istemelisin" dedi. " Sarhoş olabilirim ama aklımı yitirmedim, bu zaten istediğim bir şey ve biliyorum sende istiyorsun" dedim. " Yarın konuşuruz" dedi. O evine geçti ben evime geçtim...

01.07.2014
佳楠

Ah Bu Ben 11. Bölüm

11.Bölüm


Bugün günlerden çamasır suyu diyerek kalktım yataktan. Mutsuz oldugum zamanlarda bana iyi gelen tek şey temizlikti. Temizlik topuzumu yapıp işe koyulmaya yatak odamdan başladım. Pencereleri açtım önce.Bahar  kendini göstermeye başlıyordu artık. Tam bir deniz kenarında kahvaltı havası vardı ama bugün temizlik yapılacaktı. Sonra belki çıkar bişeyler yaparım dedim kendi kendime. Müziği de son sesine kadar açtım oohh akşamki o halim kayboluvermişti. Tüm odak noktam evin her noktasını parlatmak olmuştu. Yatak odam, oturma odası, mutfak ( mutfağı temizlerken ayak üstü bir şeyler atıştırdım kahvaltı niyetine ), banyo derken hızımı alamayıp camları bile silmiştim. Tül perde yıkayıp, halıları silmiştim. Aman Tanrım neydi bu bendeki bitmez enerji, saat 4e geliyordu ben hala bir şeyler yapıyordum. Bir ara uzanayım dedim de ancak o zaman açlıktan ölmek üzere olduğumu fark ettim ve hiç bir yere gitmeye halim yoktu. Dışardan söylediğim yemeği beklemeye de sabrım olmadığından 2 yumurta kırıp, çayı koydum. Müthiş hızlı ve kurtarıcı yemeğim hazırdı 5 dk da.

 Kendime geldiğimde saat 5ti ve en son çöpleri evden çıkarmak kalmıştı. Kapının önüne bırakırken Pınar çıktı Taner in evinden. Aptal aptal gülerek "Merhaba Nisan nbr" dedi. "İyim Pınar hn siz" dedim son derece ciddi. Halbuki umrumda değildi nasıl olduğu.. Bu esnada Taner de çıktı arkasından, Merhaba dedi yarım yamalak kaçar bir ifadeyle. Gözlerini kaçırıyordu. " İyi akşamlar" dedim kapıyı suratlarına çarptım resmen. Sonra hemen pencereye koştum, beraber Taner'in arabasına atladılar ve kayboldular. Sinirden gittim flash tv yi açtım :/

Anlaşılan bu akşam evdeydim. Telefonum çaldı ben flash tv eşliğinde coşup, sinirlenirken. Kemal di. Açtım." Ne var" dedim. "Nisan neden böyle davranıyorsun, uzaticak mısın bu durumu sonsuza dek" dedi."Ne durumu ya , neden bahsediyordun sen" dedim. Zaten sinir tepeme çıkmış Kemal hat safhaya çıkmasına sebep olmuştu. "Aşağıdayım ben eğer sakinleşirsen gelip konuşmak istiyorum seninle" dedi. Pencereye koştum hakikaten de aşağıdaydı." Manyak mısın sen ya dedim akşam akşam". "Lütfen" dedi kıramadım lanet olsun. Geldi, ellerinde çiçekler. " Hayırdır" dedim. "Uzatma lütfen artık af diliyorum senden; sende biliyorsun ki biz bizsiz yapamayız". "Öyle bir şey yok, ben gayet de sensiz yapıyorum" dedim. "Kötü oldu ama" dedi. O anlatırken kapı çaldı. "Melis olabilir"dedim. Gittim Taner di. " Kusura bakma rahatsız ediyorum. Hani beni bi yere götürecektin ya gidelim mi "dedi. "Melis miymiş" diye Kemal arkamdan geldi. Taner Kemal'e bakakaldı, Kemal Taner'e bakakaldı, ben bi ona bi ona bakakaldım. Ortada saçmasapan bir bakakalmaktır gitti bir süre. Yaklaşma fiilini hiç bu kadar bir arada yaşamamıştım. Taner'e ne diyeceğimi şaşırdım. " Pardon misafirin olduğunu bilmiyordum" dedi. Kemal "artık biliyorsun" dedi bas git dercesine. "İyi akşamlar başka zaman konuşuruz o zaman dedi" Taner. " İyi akşamlar" dedim.Ben şoktaydım, hangi duygu içinde olduğumu bile anlayamadım. Sevindim mi üzüldüm mü mutlu mu oldum mutsuz mu heyecanlı mıydım yoksa hiç mi bir şey di :s ...

"Kemal başka zaman konuşalım lütfen ya da şimdi ne söyliceksen söyle ve kapansın bu konu burda" dedim. "Seni seviyorum ben Nisan, bitirmemeliyiz bu şekilde" dedi. "Ya pardon da her şey senin istediğin gibi mi olacak ; sıkıldın ayrıldın terk eden sendin ben değildim hatırlatırım" dedim. "Biliyorum biliyorum çok pişmanım keşke hiç böyle bir şey olmasaydı ama oldu işte, önemli olan şu an değil mi" dedi. "Evet önemli olan şu an ve ben seni istemiyorum, alıştım sensizliğe ve bir daha da senli bir zaman dilimine girmek istemiyorum" dedim. "Çok acımasızsın, çok değişmişsin eskiden bu kadar kalpsiz değildin" dedi. "Hayır canım akıllandım diyelim biz buna istersen" dedim. "Peki öyle olsun ama sende bir gün dönmek isteyeceksin" dedi. "Ben bir yere gitmedim ki dönmek isteyeyim" dedim. "Peki" dedi ve çıktı.

01.07.2014
佳楠