31 Ekim 2014 Cuma

Shenzhen Türkleri Dayanışma Derneği (:


Size çok komik şeyler anlatacağım. Yani bence çok komik sizce az komik olabilir, komik olabilir veyahut komiksiz olabilir anyway.  

3 gündür grip yakamda çok fena. Her hangi bir burun akıntısı filan yok ama boğaz şişmesinin beraberinde gelen bir ağrılar silsilesi var bedenimi ele geçiren. Midem filan bulanıyor çalışırken. 29Ekimi yaşamadım resmen. Bütün gün uyudum çünkü kalkamadım yataktan. Evde ne bir meyve ne bir bir şey. Hiç bişi yemeden mal gb yattım öyle. Tr den getirdiğim ilaçları filan yedim, terledim merledim ama boğazım geçmedi o gün. Ertesi gün ayakta ceset olarak pazara gidip meyve filan aldım, başım döne döne bisiklet kullandım ama bi şey olmadı .Allah korudu yine beni. Bugün tam anlamıyla ayaklandım filan ama yine bir baş dönmesi , soğuk soğuk terleme durumu var.

Neyse mevzuu bu değil.

Geçen hafta fuar için Guangzhou'daydım . Neyse fuar bitti, dönüşte Shenzhen da bir arkadaşıma uğradım. Bir grup Türk'le tanıştığından filan bahsetti. Kendimi birden wechat'te bir grup insanın arasında sohbette buldum. O akşam pek bir muhabbet edemedim ama ertesi gün konuştum bu yeni Türk arkadaşlarla. Sonra sarmadı beni muhabbet devam etmedim. Gözlem yapmaya koyuldum. Hala da sohbetin içindeyim haa ama çıkıcam bugün yarın. Aslında bazı birbirlerine yolladıkları şeylere filan çok gülüyorum komik oluyor yani. Bu yazının fotosu da onlardan biri, çok güldüm:) 

Bunlar kimler ne iş yapıyorlar pek anlayamadım, sormuyorum da bu da ilginç tabi. Sanırım merak etmiyorum. Ama anladığım kadarıyla 3ü okuyor 1i çalışıyor. 1i de daha yeni dahil oldu yaşı baya büyük galiba abla filan diolar buna her neyse. ( 2oğlan 3kız) Ay bir görseniz her akşam partiler, şaraplar,biralar,buluşmalar. Yorulmak da yorulmuyorlar. Sürekli bir turkish usulü yemekler, kahvaltılar ama hep beraberler ve günün uyumadıkları kısmını birbirleriyle konuşarak geçiriyorlar. Anlamıyorum nasıl bir okumak veya çalışmak bunlarınkisi. Yani adamların 24saat boyunca neler yaptıklarından haberdarım. Yaptıkları her şeyi saniye saniye paylaşıyorlar grupla. Kızın biri tuvalete gidip orda yapacağı işe kadar anlatıyor. Kızlar kedi hastası, evlerinde besliyorlar filan (Iyk..) Oğlanlar işte naptıklarını pek anlamadım biri kesin çalışıyor da diğeri okuyor sanırım. Yaşları da 25 üstü diye tahmin ediyorum.

Aslında en çok aralarındaki üsluba değinmek istiyorum. Ara ara söylerim kızların öyle erkek gibi küfredenlerine uyuz oluyorum diye. Bunlar erkek gibi küfürler ediyorlar filan. Gruba son katılan kızın  kurduğu her cümle "abicim"le başlıyor ve sansürsüz bir muhabbettir almış başını gidiyor. Oğlanlar ( oğlan kelimesi komiğime gidio ondan kullanıyorum:)) genel olarak gayet usturuplu konuşuyorlar  ama arada kaçıyor tabi. Eee kızların bu derece rahat olduğu ortamda onlar arada küfretmiş normaldir yani dimi.

Bu akşam da hallowen party var. Yine bir kutlama, coşma,kopma olayları anlayacağınız. Ben bu kadar vıcık vıcık olmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Tamam biz de Çin'de üniversitedeyken hep beraberdik ama sonuçta aynı yurtta kalıyorduk ve beraber olmak zorundaydık yani. Bunlar öyle değil ki.. Benim yerimde olsalar naparlardı acep :/  

Bu arada yazının başında çok komik şeyler anlatıcam derken abartmışım, bence gayet komiksiz bir şeymiş bu ayol ;)

HAPPY HALLOWEN ! :*

佳楠
31.10.2014

21 Ekim 2014 Salı

Kozmik Enerji


                ilkokulda yeni kelimeler öğrenirken, öğretmenlerimiz bu yeni kelimelerden cümle kurma ödevleri verirdi. Kurduğum hiç bir cümleyi sevmezdim. Basit şeyler olurdu çünkü. Yeterli gelmezdi. Daha güzel bir şeyler söylenebilirdi ama ben söyleyemiyordum çünkü aklıma gelmiyordu. Nerden gelebilirdi ki; Okuduklarım pamuk prenses ve 7cüceler, kırmızı başlıklı kız, yüzyıl uyuyan güzel den filan ibaretken..Diyelim ki," ocak" kelimesiyle ilgili cümleler kurucaz. "Yılın ilk ayı ocak kar yağar kucak kucak" diyemezdim bu zaten başkaları tarafından kurulmuş bir cümleydi :p" Annem yemeği ocakta unuttu." derdim mesela ya da "Bu yıl bütün fındık ocakları yandı." ( Bunu sadece fındık bahçesi olanlar anlar sanırım :)) Aslında daha süslü daha güzel bir şeyler söylemek varken bunları kuruverirdim. Okurken de sadece kendim duyardım, beğenmediğimden.  

                Şimdi efenim nerden çıktı bu konu diyeceksiniz. Kasım ayında kozmik enerjiler alacakmışım da..Kozmik takıldı kafama. Sonra bir baktım evrenle alakalı bir takım şeylermiş bu enerjiler. Hani bir şeyi çok istersin evrene mesaj gönderirsin filan ya. Anlayacağınız kasım ayında evrene yolladığım mesajlara cevaplar gelecek kozmik kozmik:)  Bu kelimeyi çok duymuşluğum var da hiç kullanmamıştım, pek bir sevdim. Sırf kullanabilmek için de bunları yazdım. Bundan sonra kurduğum cümlelere kozmiği de iliştiriiciiimmm. Bir de "mamafih" kelimesi var ki kullanmak için ölüp bittiğim, mamafih henüz nasip olmadı. Aha da kullandım. :*

Hadi herkese iyi sallanmalar, Salı'dan mütevellit. ( bir de bu "mütevellit" in hastasıyım, sık sık kullanırım)

21.10.2014
佳楠

18 Ekim 2014 Cumartesi

Ah Bu Ben 17. Bölüm


17. Bölüm

Pınar ın işten ayrılmasıyla daha sakin günler geçiyordu artık ofiste. Pek bir hareketlilik yoktu. Hatta Şeyda bile bana yakın olmaya çalışıyordu. Durup dururken odama geliyor benimle sohbet etmeye çalışıyordu. Samimi gelmese de bana yine de aynı samimiyetsizlikle muhabbetin içine giriveriyordum. Şirket olarak 3-4 ay boyunca baya yoğun bir iş sürecinden geçtik. Bu süreç Taner için daha stresli geçiyordu. Mükemmeliyetçi bir insandı ve ona göre en ufak bir hatada her şey bozulabilirdi. Ben her zaman yanında oldum tabiki; fikir alışverişleri yaptık çoğu zaman. Benim fikrimi mutlaka sorardı. Bütün bunlar olurken yaz da bitmek üzereydi. Bu yazdan pek bişi anlamamıştım. Pek bir hızlı geçmişti.

" Kendimi halsiz hissediyorum biraz yatıp uyicam hayatım sen git  ben sonra gelirim" dedi Taner o sabah. Yanında kalmak istedim ama müsade etmedi , ve zaten gerçekten halledilmesi gereken önemli işler vardı ve beni bekliyordu. Aklım evde kalarak işe gittim o gün. 2 saatte bir Taner i arayıp durumuyla ilgili rapor aldım. Sesi iyi geldikçe derin  bir nefes alıyordum. Canımın içi oluvermişti, onun başının ağrımasına bile kıyamıyordum. Bende onun için öyleydim. İki hafta önce grip olduğumda nasıl da el bebek gül bebek baktı bana 5 gün boyunca tahmin bile edemezsiniz.

 Bazen evlenmekten filan bahsederdi ama bana nedense evlilik her zaman soğuk gelmiştir. Sanki o kurumun içine girince büyü bozulacakmış gibi gelir bana. Bu yönümle Taner e hep tuhaf gelmişimdir ama napim gerçek düşüncem bu. Ama o istesin yeter ki evlenirdim, onunla her şeyi yapabilirim diye düşünüyordum; o kadar içten ve samimi bir ilişkiydiki bizimkisi. Her şey o kadar içime siniyordu ki.

Bi taraftan bunları düşünürken bir taraftan da yapmam gereken işleri hallediyordum. Eve vardığımda Taner yoktu. Bu arada Taner artık bende kalıyordu. Sadece bizimkiler geldiği zamanlarda evine geçiyordu. Hala benim tatlı kiracım o. Herhalde yakınlarda bir yerde diye düşündüm arabası aşağıdaydı çünkü. Bu esnada hemen duşa girdim. Çıktığımda hala yoktu ortalıkta. Aradım telefonunu başka birisi açtı ve Taner'in hastanede olduğunu, durumunun iyi olmadığını ve derhal oraya gitmem gerektiğini söyledi bir ses. Evden nasıl çıktım hangi hızla vardım bilmiyorum ama 15 dk içinde 1saatte gidilmeyecek yere ulaşmıştım. Ağlamaktan helak olmuştum yol boyunca.  Çeşitli kazalar atlattım ve büyük ihtimalle de çeşitli küfürler yedim, trafikteki canavarlığım sebebiyle. Ama bunların hiç bir önemi yoktu benim için o an. Önemli olan bir an önce Taner in yanına ulaşabilmemdi. Hastanenin yoluna girdiğimde dar bir yolda insanlar sıralanmış elleriyle gitmem gereken yönü işaret ediyorlardı. Ne olduğunu anlayamadan dediklerini yapıyordum sonra birden aklım başıma geldi ve indim arabadan.  Kalabalık üstüme geldi "Nisan hn lütfen bu taraftan düz devam edin Taner bey orda sizi bekliyor" dediler. Ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Tekrar atladım arabaya dedikleri yönden gittim. İlerde ıssız ormana giden yol vardı, bir ışık görünüyordu. Oraya vardığımda, gördüklerime inanamadım. Nasıl yani bu kadar kısa sürede nasıl olabilirdi ki bütün bunlar.

Dört bir taraf alabildiğine ağaç. Ortada müthiş bir masa. Masanın başında ıslak saçlı halimle bana gülümseyen dünyanın en yakışıklı adamı. Koşarak sarıldım sımsıkı. "Sana bişi oldu sandım, aklım çıktı, çok kötüsün" dedim. Yüzümü ellerinin içine alıp öptü dudaklarımdan ve "özür dilerim ama seni başka türlü buraya getirmeye ikna edemezdim" dedi. "Ama şu halime bak, çok kötü bir haldeyim şu an" dedim. Beni bir kaç metre ilerimizde duran bir karavana götürdü ve "bak bunun içinde senin için aldığım bu geceye özel bir kıyafet var hemen giyin ve gel. Bence makyaj yapmana gerek yok ama saçını başını toparlayabilmen için de gereken her şey var, ben seni bekliyorum" dedi . Şaşkınlıkla karavana girdim. Aman Allah'ım dedim kendi kendime. Nasıl bir karavandı bu böyle resmen küçük bir saray. Yatak odası, mutfak...Nasıl sığmıştı bu kadar şey  buraya. Heralde bir arkadaşının filandı. Hayretler içerisinde sevgilimin dediklerini yerine getirdim. İçim kıpır kıpırdı. Ne olacağını tahmin bile edemediğim bir gece beni bekliyordu.

Ben de masaya geçtikten sonra güzel bir müzik açtı. Ağaçların arasında, rengarenk loş ışıkların altında, yazın son demlerinde, mükemmel bir havada aşık olduğum adamın beni ne kadar sevdiğini izliyordum. Hayatımın en mutlu anıydı bu. Zaman durmalıydı bence ve asla akmamalıydı. Ben orda öylece onu izlemeliydim. Yemeklerimizi yerken, "hasta değildin dimi numara yaptın sabah bana, bütün bu organizasyonu ayarlamak için" diye sordum. "Evet" dedi sinsi sinsi gülümseyerek. Yemeğimizi bitirdikten sonra beni dansa kaldırdı, tatlı müzikler eşliğinde dans ediyorduk, bu adam benim başımı döndürüyordu; aklımı başımdan alıyordu her seferinde. Nasıl da seviyordum bilseniz.

 Taner konuşmaya başladı, ciddileşti birden ve " Nisan 5 ayı geçen bir süredir beraberiz ve ben seni bu süre içinde yeterince tanıdığımı düşünüyorum. Gerçekten mükemmel bir insansın ve ben seni seviyorum. Sana aşık oldum. Seninle bir şeyler yapmak beni heyecanlandırıyor. Bir gelecek düşüncesine girdim sen hayatımda olduğundan beri ve bu yüzden sana sormak istediğim bu soruma lütfen düşünerek cevap ver" dedi. O an heyecandan geberebilirdim oracıkta kollarının arasında. sanırım kalp atışlarımı hissediyordu." Benimle evlenir misin?" diye sordu birden. Ben öylece bakakalmıştım, susuyordum.Aslında beklediğim bir şeydi ama heyecandan mıdır nedir tutulmuştum. "Nisan" diye seslenmesiyle kendime geldim. " Sanki bir rüyadayım şu an. Bunlar benim senden duymak istediğim şeyler ve ben de aynılarını senin için düşünüyorum canım. Sorunun cevabına gelince ise tabiki evlenirim, seni seviyorum" dedim ve uzun uzun öpüştük. Aldığı harika yüzüğü parmağıma taktı. Sanki yer yüzünde sadece ikimiz vardık. "O zaman bu gece karavanımızda uyuyoruz" dedi. Çığlık attım " Neeee o bizim mi" dedim. "Evet senin için aldım. Evlenince şehir şehir dolaşıcaz seninle, nereye istersek bununla gideceğiz". Bu fikre bayıldım bayıldım. Nasıl da mutluydum. Ve biz karavanımızda ilk gecemizi geçirdik. Evimdeki yataktan bile daha rahattı. "Bunu şirketin önüne koyalım, bunda yaşayalım" dedim gülüştük. 

18.10.2014
佳楠

Thailand 2014 Ekim


Savadikaa;)

Geç kalınmış Thailand tatili yazımı yazmak istiyorum. Aslında bunu çok önceden yazmam gerekirdi ama bir türlü vakit bulamadım  ya da bulmak istemedim bilmiyorum. Geçirdiğim 9 günü boşverip geçmek olmaz. Kayda geçmeliyim ki ilerde dönüp okuduğumda tebessüm edebilmeliyim. İç geçirip vay anasını gençliğe bak demeliyim. Torunlarım okuyup "aaa babaanne ya da anneanne ne acayip kadınmışsın" filan demeliler. Yerim onları ben oyyy:* Bence bunu herkes yapmalı, hayatında geçen bazı şeyleri kaydetmeli. Neyse biz konumuza dönelim.

28 Eylül akşamı 21.10da Hongkong h.alanından Phuket'e uçuşum olduğundan, ben erkenden, akşam 5-6 gb h.alanına ulaştım. Yolda baya bir acıktığımdan yemeğimi yedim, biletimi aldım vs derken uçuş saati geldi. Phuket'e vardığımda gecenin 1i filandı sanırım. Orda işlemler pasaport vs derken ben otele ancak 3gb varabildim. Yorgunluktan ölmek üzereydim ki hemen uyudum zaten. Tatile Ayça ile gitmiştik. Aslında 6 kişi başlayan tatil planımız 2 kişiyle noktalanmıştı ve artık tadını çıkarmalıydık.

Phuket'i çok sevdim. 3 gün orda kaldık ve müthiş eğlendik. Gündüz deniz, güneş, orayı burayı keşfetmece ; akşamları kopmaca baya bir neşeliydik. 4. günde kohphiphi adasına gidecektik ve asıl beklediğimiz yer orasıydı çünkü herkes oranın bir cennet olduğundan, oraya bayılacağımızdan filan bahsediyordu. Biz de orda güzel zaman geçirelim diye otelimizi bile özenle seçmiştik.Havuzlu, havuzu deniz manzaralı filan bir yerdi. Vardık ve otele gider gitmez havuzun tadilat dolayısıyla kapalı olduğu bilgisini aldık. Bu bizi bi hayli sinirlendirdi çünkü biz o oteli sırf havuzu ve o manzarası için seçmiştik. Sinirimize hakim olup başka otel bakalım dedik baktık . Ya doluydu oteller  ya çok pahalıydı ya da biz beğenmiyorduk. Yine gerisin geriye aynı yere döndük mecbur kabul ettik. Neyse  deniz dibimizdeydi en azından. Bununla avunduk. Denize girip, dinlenip rahatladıktan sonra akşam yemek için hazırlandık. Müthiş yemeğimizi otelimizde yedik ve ben gerçekten yemeklerine bayılmıştım Thailand'ın. Pilavları, makarnaları, sosları, meyveleri her şeyiyle tam da benim damak zevkime uygundu.

Yemek sonrası ada keşfine başladık. Sokakları  dolandık; o kadar küçük bir yerdi ki; mini minnacıktı:) Ertesi gün için tekne turlarına bakınırken kadının biri demesin mi "yarın gittiniz gittiniz sonraki günlere büyük fırtına olacak" diye. Biz üzüldük, tutuştuk ok dedik gidelim yarın.Bu esnada bazı türk insanlarla karşılaştık.Bazıları sıcakkanlı konuşkandı, bazıları suratsız ve sevimsiz aynı ben gibi:)

Sonra ertesi gün oldu tabi hava bozmaya başladı. Karardı, dumanlandı derken yağmurlar fırtınalar geldi. Büyük hayallerle gittiğimiz Kohphiphi yerle bir oldu. İlk gün güzeldi ama sadece yarısını kullanabilmiştik ilk günün ve bir yer de görmemiştik. 2.,3.,ve 4. gün de fırtınalı olduğu için biz hiç bir şey yapamamıştık. Sadece dağ başında bir yerde viewpointe çıktık orda da yağmur olduğundan pek tat alamadık ve sanırım oraya çıkarken ve dönerken toplamda bir 30km filan yürüdük. 15km yokuş yukarı, 15km yokuş aşağı..Aşağı inerken geçen motosikletlinin birini durdurup "bizi de atar mısın be abicim aşağı kadar" dedim, attı valla sağolsun:) Çıkarken de denk gelseydim ona da çıkar bizi derdim ama hiç denk gelememiştik. Zaten doğru düzgün foto da çekinemedik. Sürekli yağmur yağdığı için telefonu şeffaf bir kılıfın içinde muhafaza ederek çekim yapıyorduk. Öyle olunca da  kılıfın içi buharlandı,bütün fotolar buğulu çıktı.

Burda zaman adeta durmuştu bizim için bir an önce kurtulmak filan istedik. Burası minnak bir yer olduğu için motor kiralama durumu da mümkün değildi  Phuketteki gibi. Hava o kadar fırtına, yağmur şeklindeydi ki bir daha kimse bana ekim ayında asya'da tatil yaptıramaz; aha buraya yazıyorum. Aaa nerdeyse atlıyordum;son akşamımız korkunç geçti. Deniz kenarında bir restorantta yemek yiyelim dedik, oturduk. Yemekler geldi, ben vidyolar filan çekiyorum, her şeye rağmen mutluyuz pozları filan. Daha iki lokma yiyemeden yağmur bastırdı, üstümüz açık olduğundan hemen içeri kapalı yere kaçtık; Ayça yemeğini kurtardı ama ben kurtaramadım, garsonlar getirdi içeri. Suyun içinde yüzen (evet biraz abartıyorum) yemeği yedim istemeye istemeye. Fırtınanın duracağı yoktu, hafiflemeye başladığı anda dedim "Ayça kalk kaçalım bir an önce soğuk donuyorum". Kalktık. Giderken yollar ıpıssızdı, herkes çekilmişti, yollar göl olmuştu, düşen ağaçlar mı dersiniz, etrafa dağılan sandalyeler mi dersiniz ne ararsanız vardı etrafta.Zaten göt kadar bir yer. Bir yerlerden  acayip acayip sesler geliyordu. Ben domuz sesine benzettim, baya bir korktuk.

Ertesi gün nihayet ordan da ayrılma vakti gelmişti. 3. ve son durağımız olan Krabi ye doğru yol alacaktık. Ben ordan o kadar sıkılmıştım ki artık ayrılma anımı davul zurnayla filan kutlamak istedim. Varışımız ise şöyleydi; biz Krabi biletini de Phuketten almıştık Kohphiphi biletiyle beraber ucuza gelsin diye ama Kohphiphi ye geldiğimizde aslında burda daha ucuz olduğunu gördük. Her neyse sabah toparlanıp limana vardığımızda adam bizi geri gönderdi sizin biletiniz saat 15,30da diye. Mal gibi otelden çıkışımızı da yapmıştık. Ortada kaldık sabahın 9unda. Bekle işin yoksa öğleden sonra 15,30u. Deniz kenarında otururken dedik acaba tur bugün var mıdır diye güneşliydi çünkü hava. Bir heves koşa koşa gittik baktık ki oleeeyyyy varmışşşş. Sonra bi daha koştur koştur valizlerin olduğu yere gelip kıyafetlerimizi aldık koştur koştur gittik. Kadın iptal oldu dedi. Haydaaaaa kabus filan mıydı bu acaba:/ Gerçekten çok sinirlenmiştik. Sonra Brezilyalı bir çiftin de tur arayışında olduğunu gördük. Ortak olalım deniz taksiyle gidelim dedik. Ama o da hüsranla sonuçlandı, çünkü hiç bir şoför gitmek istemiyordu. Yok deniz çok dalgalıymış da bilmemneymiş hiç de bileeeee tamam mıııı, salaklarrrr. Baktık olmayacak, bu çiftten ayrılıp 10,30daki Krabi feribotuna yetiştik.Aslında biletimiz onlardan değildi ama çocuk atlayın dedi sağolsun.Ordan da bizi tuktukla otelimize kadar bıraktılar.

Artık beklentilerimiz o kadar her şeyin altındaydı ki oteli görür görmez" bok gibi otel" dedik dışardan. Sonra ben resepsiyondaki kadını görüp "mahkeme duvarı suratlı karı" dedim. Kısacası mutsuzduk. Otele girdik. Aslında hiç de fena değilmiş dedik. Sonra burda 2 gün geçirdik. Burası da hep yağmurlu geçti ama fena değildi. Otel sahibi kadınla da (mahkeme duvarı suratlı dediğim) kaynaştık, oteli de sevdik. Bir akşam kaybolma maceramız oldu. Acayip yağmurlar yedik. Bizi döven yağmurun altında şarkılar söyledik ve iğrenç sesimizi vidyoya çektik. Ayça biletini öne aldı. O zaten ayrı bir konu. Aldı alamadı o oldu bu oldu derken; 9 Ekim sabahı aynı uçakta yanyana döndük :) Ha son gece h.alanında selfistickle foto çekme şımarıklığında bulunurken telefonumu düşürüp, ekranı parçaladım ama yine de mutluyduuuuum ahahhaha:) :*

Bu arada baya bi ucuza geldi bu tatil bana.1500 Tl bile harcamadım her şey dahil buna. Her şeyi de yaptık. Masajdır, motor kiralamadır, otellerimiz de gayet iyiydi. Yemeklerimiz hep güzeldi. Sadece o Kohphiphi turunu yapamadık. Ölü sezonda gitmemiş olsaydık onu da yapardık ama napalım sağlık olsun. Başka zamana başka bir yerde başka bi tura artık... 

Bu zaman diliminde en çok kullandığımız cümlelere bir göz atalım:
-Sağdan mı soldan mı nerden? 
-Nerden burdan mıydı şurdan mıydı? 
-Soldan soldan ben hep sol derim bana sorarsan:) 
-İnanmıyorum ya kaybolduk.
-Canan navigasyonuna güvenmicem bi daaa :) ( Yanlış yerlere giderken)
-Ayça kendi navigasyonunu kullansan çok biliosan:)
-Ne yicez , ne yiyelim?
-Thai usulü deniz ürünü filan olsun. ( 4 gün üst üste:) sonra bıktık tabi her akşam her akşam )
-Bugün de mi fırtına var? ( sabahları uyanır uyanmaz Kohphiphi de)
-Dur ben dışarı çıkıp bakıcam. ( Balkona çıkılır bakılır mmmm hava müthiştir )
-Oooo bugün hava super kesin tur gider, çabuk hazırlanalım. ( 3 gün her sabah ve her öğlen Kohphiphi de)
-Ladyyyyyyy today cannot, there is big stormmmmm.There is big waves on the sea:/ ( Turcu teyzeden 3 gün boyunca sabah ve öğlen duyduğumuz cümle)
-Akşam kopuyo muyuz?
-Kopalım kopalım, oleeeyyyyyy:) (Phuket ve Kohphiphi geceleri)
-Ufff buranın suyu iğrenççç nerden geliyo Allah aşkına ıyk ( Kohphiphi de diş fırçalama, yüz yıkama)
-Vardık mı, hala mı varamadık ufff Allahım sana geliyorum. Gelmeyin lan buraya sakın. Kim dedi cennet mennet diye; Çeşme'ye gidin Antalya'ya gidin :)( Kohphiphi de viewpointe çıkarken, vidyo çekimi)
-Beni çeksene:) Dur şöyle çek, dur şurda çek.( foto çekimleri)
-Dövme mi yaptırsak? ( Kumsalda gezen dövmecilere kayıtsız kalamadık, Ayça yaptırdı ben çektim :)
-Hongkong'da olaylar varmış. Çin'de instagram yasaklanmış oha! Yakında whatsapp da yasaklanır :/ Kıçı kırık wechatleriyle takılırlar hıh :/ ( Memleketteki olayların takibini de yaptık) 
Bla bla...

Bu tatilde öğrendiğim çok şey oldu. Bilgi dağarcığım daha da genişledi. İlginç kararlar aldım. Kafamda uygulamaya konması gereken planlar filan yaptım. Çok yakında uygulamaya konulacak tarafımdan.

Size tavsiyem; siz siz olun bu sezonda buralara gelmeyin anacım. Yine de tatilin iyisi kötüsü olmaz, tatil tatildir diyelim mi :p Demeyelim. Olur olur; iyisi de olur kötüsü de.. Kötü değildi ama süper olabilirdi:* 

Kapunkaaaa

18.10.2014
佳楠
















13 Ekim 2014 Pazartesi

Ah Bu Ben 16.Bölüm


16.Bölüm

İş yerine vardığımızda Şeyda'nın suratsızlığı bir yandan Pınar'ın ağlamaklı ve sinir küpü hali bir yandan sürekli gözümün önündeydiler. Bir ara Pınar, Taner'in odasındaydı yine ve bu defa çok da uzun sürmeyen bir muhabbetleri oldu. Yemekte Pınar'ın istifa ettiğini öğrendim. Sevinmiştim açıkçası . Amacı belliydi çünkü; Taner'i elde etmek ama ben kapmıştım bile çoktan. ( burda bir nihahahah şeklinde kötü adam gülümsemesi olacak) Pınar'ın çıkış işlemlerini ben yapıyordum kağıtları imzalamak için odama geldi ve çıkarken de "Asla mutlu olamayacaksınız ve ben asla Taner'i sana bırakmayacağım" dedi çıktı ruh hastası manyak. Benim bir şey dememe fırsat bırakmadı bile.

Olanları Taner'e anlattığımda gercekten ruh hastası galiba yorumunda bulundu. "Neden ayrıldınız" diye sorduğumda aşırı kıskançlıklarından dolayı dedi. Gerçekten çekilmez biriymiş anlattığına göre. "Peki neden işe aldın" diye sorduğumda ise "ihtiyacım var dedi, aramızda olanları unutalım dedi bende inandım" şeklinde yanıt verdi. "Alır mıydım bu hareketleri yapacağını bilsem" dedi. Haklıydı benim aşkitom, nerden bilsindi ki... Oyyyy yerim onu ben, benim işte benim yerim kimseye vermem hıh. Pınar da çatlasın ohh..

Yine bizim tepemizdeydik, bizim çocuklar çalmaya başlayacak yakında burda biliyor musun dedim. Sizin çocuklar kim dedi. Üniversiteden ekip dedim. Kimmiş onlar bakalım, bu eski sevgili de var mı bu ekibin içinde diye sordu. Kemal'i soruyordu ve kahretsin ki o da vardı. Ben hızlıca "evet var" dedim. "Nasıl yani siz görüşüyor musunuz sürekli" dedi. "Hayır tabiki ne görüşmesi, sadece burayla anlaştıklarını filan anlattı bana Melis, onun da burda olacağını öğrendim. Bir de ev filan arıyorlar şimdi ben yardımcı olmaya çalışacağım" dedim gözlerimi kaçırarak. Ama o ısrarla gözlerimin içine bakıyordu , ben bakmadıkça o bakıyordu; çenemden tutup yüzümü kendine çevirdi ve : " Ben anlamam eski sevgili filan, ben sevgilimi kimseyle paylaşmam" dedi. Canım yaa nasıl da tatlı kalbim yine çıkmak üzereyken oturdum üstüne engel oldum yerinden fırlamasına " Hayır canım ne paylaşması ne münasebet öyle bir şey söz konusu bile olamaz, biz bitirdik kesinlikle" dedim. "Peki" dedi.

Mekandan çıkarken o da nesi, bizim çocuklarla karşılaştık. Şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmış bir halde hepsine sıkı sıkı sarıldım. Taner'i unutmuştum bir an. Hemen hepsiyle tanıştırdım orda. Murat, Selim, Okan, Nazlı, Gül ve tabiki Kemal de ordaydı.  Taner'i de erkek arkadaşım diye tanıştırdım. Herkes şaşırdı en çok da Kemal tabi.. Hatta sinirliydi hem bana hem de Taner'e öyle kötü bakıyordu ki.. Onlarla da yarın görüşmek üzere ayrıldık ordan. 

Arabadayken Taner'in sinirli hali dikkatimi çekti. "Noldu hayatım" diye sordum. "Bu Kemal midir nedir yarın o da mı gelecek, onla da mı görüşeceksiniz" dedi. "Hayır yani bilmiyorum gelmez sanırım ne de olsa artık hayatımda biri olduğunu biliyor" dedim. "Hiç sanmıyorum ve de hiç hoşlanmadım o çocuktan söyliyim sana" dedi. Ay kıyamam ya kıskanırmış da beniii :) "Yok canım gelmez o ben ayarlarım sen merak etme" dedim. "Seviyor beni seviyor kesin seviyor" dedim kendi kendime ve içimden dans ettim gittiğimiz yolun ortasında herkesin gözü önünde. O derece bir mutluluk o derece bir heyecan vardı kalbimde, karnımda, midemde, bütün vücudumda..

13.10.2014 
佳楠

Ah Bu Ben 15.Bölüm

15. Bölüm


Herkes  şok geçirdi, yüzlerindeki ifadeden belliydi bu.  Ama en büyük şaşkınlığı ben yaşıyordum. Kıpkırmızı olmuştum herkesin içinde aman tanrım bilerek mi yapıyordu bunu. Gerçekten sinirleniyordum. Pınar öfkeyle çıktı odadan, herkes her şeyin farkındaydı zaten Pınar la ilgili. Gözü işte güçte değil sadece Taner deydi. Ama bu haber onu serseme uğratmıştı. Pınar çıkınca herkes bizi tebrik etmeye başladı ama ben biraz kızgındım açıkçası bana bile sormadan nasıl herkese böyle bir açıklama yapabilirdi. 

Herkes odasına geçtikten sonra Taner benim odama geldi. "Kusura bakma kızdın bana biliyorum ama Pınar ın da bunu duymasını istedim bu yüzden herkesin içinde söyledim" dedi. "Akşam beni götürdüğün o yere gidelim mi" dedi. "Gidelim" dedim. Ne oluyordu bana böyle ya rabbim. Bana dese ki gel şu uçurumdan el ele atlayalım, atlardım..O derece manyak etti beni adam, karşı koymam mümkün değildi.

Yine çıktık beraber tepedeki yerimize.  Seni daha yakından tanımak istiyorum bana biraz ailenden, geçmişinden filan bahsetsene"dedi. " Annemi zaten tanıyorsun, karşıda oturuyor ailem. Bi tane de erkek kardeşim var, o biraz haylaz. Babam iş adamı. Ben de burda oturuyorum falan filan işte" diye özet geçtim ama bu bilgiler sevgilimi tatmin etmişe benzemiyordu, soru bombardımanına tuttu beni. Neden sen ailenle yaşamıyorsun? Annen geliyor ama baban hiç gelmiyo sanırım seni ziyarete hatta sende onları pek ziyaret etmiyorsun, neden gibi sorular sorular..Hepsine cevap verdim sabırla. Babamla aramızın çok iyi olmadığını anlattım.Sebebinin de benim hayatıma çok fazla müdahale etmeye çalışmasından hoşlanmadığıma bağladım.  Eee evlilik düşündüğüm birinin bunları bilmeye hakkı vardı çünkü. "Baban çok zengin olmalı evleriniz filan baya var İstanbul'da ?" dedi. "Nerden biliyorsun" dedim. Tahmin ediyorum. Müteahhit adam, ben senin kiracınım, sadece ben değilimdir heralde değil mi ?" dedi. "Evet var ama ben pek ilgilenmiyorum. Kendi paramı kendim kazanıyorum. Babama ait olan sadece oturduğum ev var, o da olsun bir zahmet başka bir şeysini ne alıyorum ne kullanıyorum" dedim. 

Birden bütün neşem kaçmıştı. Taner de üstüme üstüme geliyordu ya da ben öyle hissettim orda. "Peki beni ailenle ne zaman tanıştıracaksın" diye sormasın mı.." Ya canım daha çok yeniyiz nedir bu acelen , yangından mal mı kaçırıyoruz" dedim. Biz bunları konuşurken eve gelmiştik bile. inanılmaz ama bütün gece onun ailesinin kısa özeti dışında, benim ailemden konuşmuştuk. Gerçekten bazen bende erkekmişim gibi hissediyordum. Hani kızlar daha merak eder ya böyle şeyleri.Bende öyle büyük bir merak yoktu Taner le kıyaslarsak:) Uzun uzun öpüşürken biz, baktık ayrılamıyoruz birbirimizden, yine bende sabahladık.

Ben ondan önce uyanmıştım. Ne kadar da tatlı uyuyordu. Evet ben bu adamla evlenmeliydim. Onu seviyordum, o beni seviyordu, her şeyiyle muhteşem bir adamdı, daha ne için bekleyecektim ki. Ben böyle hayal kurarken o da uyandı. Hazırlandık ve iş yoluna koyulduk yine.

13.10.2014
佳楠

Ah Bu Ben 14.Bölüm


14. Bölüm

O gün öğleden sonra hemen yola çıktık. Valizler filan derken çoktan h.alanına gelmiştik bile. Bi yerlere kaçıyorduk  ve çok tatlı bir kaçıştı bu. Melis'i aradım bi ara olan biten her şeyi 5dk da anlattım. şok üstüne şok yaşadı. Bu arada bende Tolga nın resmen boşandığını ve Duygu nun yeni bir sevgili yaptığını öğrendim. Evet çok ilginçti doğrusu bende bir şaşırdım.

Pınar arıyordu Taner i .. Sanırım 10 milyon defa filan aradı Taner en son dayanamayıp sinirlendi bağırdı çağırdı. Ben bile tırstım yani ki Pınar kesin ağlamıştır. "Noldu , ne istiyor" diye sordum. "Bir şey istemiyor, emirler yağdırıyor; kendini patronum sandı galiba" dedi. "Dün sana ne anlattı" diye sordum. "Önemli bir şey değil" diye geçiştirdi. Israr ettim çünkü gerçekten bilmek istiyordum. "Tekrar beraber olamaz mıyız, yeniden başlayalım tarzında şeyler söyledi "dedi. "Ben bir ara seni sormak için geldim size ama sen banyodaydın, evinde o varken neden banyoya girdin" dedim. Baktı, ciddileşti: "Dışardan gelmiştim ve rahatlamak için banyoya girmiştim onun evde olup olmaması ö.değil Pınar yabancı değil sonuçta" dedi. Öfkelendim içimden fazlasıyla "evet yabancı değil eski sevgilin gerçekten çok normal" dedim.  Bir yorum yapmadı.

İndiğimizde bizi müthiş bir hava karşıladı ege de. kıştan çıkıp bahara kucak açmaya hazır, tatlı serin bir hava. "Hadi gel eşyalarımızı otele bırakıp güzel bir yemek yiyelim, bildiğim harika bir yer var" dedi.  Gittiğimiz yer gerçekten muhteşemdi hem manzarasıyla hem de yemekleriyle; bayıldım,bayıldım. Yemek sonrası çaylarımızda geldi, biz tatlı tatlı sohbetimizdeydik. "Daha önce kimle geldin buraya" diye sordum. Düşündü "annemlerle" dedi. "Pınar ı getirmedin yani" dedim. düşündü, düşündü, düşündü baya bir düşündü "Pınar mıydı Ayla mıydı yok yok Elif le gelmiştim galiba" diyerek gülmeye başladı. Beni kandırıyordu gıcık. Ama elimdeki bardağı suratına boşaltıp onu oracıkta yakabilirdim haberi yok :)  "Bırak şakayı kaç sevgilin oldu bu zamana kadar" dedim. "Saymadım" dedi. "O kadar çok oldu ki sayamadım mı demek bu" dedim. "Geçmişe neden bu kadar takıyorsun, boşversene bundan sonrasını konuşalım bence biz" dedi. "Bundan sonrası"derken dedim heyecandan ölebilirdim tabi orda. "Sen ve ben, biz bundan sonra napıcaz" dedi. "Yani bilmem aynen devam ederiz işte" dedim. "Sen nasıl bir kızsın Nisan; şu an kız olan benim sen erkek olan tarafsın gibi hissettim yemin ederim" dedi. Gülüştük. " Öpüştük biz, beraber uyuduk; şimdi buraya geldik başbaşa sen benim için sıradan biri değilsin" dedi.  Yarım yamamlak "teşekkür ederim" demekle yetindim. Dilim bağlanmıştı, doğru düzgün cümle kuramıyordum, duyduklarıma inanamıyordum; hayal bile edemicem şeyler söylüyordu, aşık olduğum adam. "Galiba sen benden benim senden hoşlandığım kadar hoşlanmıyorsun" dedi. "Hayır, yok öyle bir şey" dedim. "O zaman hoşlanıyorsun" dedi. Gülüştük yine ve " evet" dedim. "sevgilimsin ozaman sen benim şimdi" dedi. Kalbim göğsümden fırlayıp, Taner in kafasına çarpacak diye ödüm koptu. " Öyle miyim" dedim. "Evet öylesin" dedi. "Peki" dedim.  

3 koca gün kaldık orda, gittiğimiz ilk günü saymazsak. Harika bir tatil olmuştu. Cuma günü işe gittik ikimizde canım sevgilimle. Herkesi toplantı odasında topladı. Öncelikle biraz işten güçten konuşuldu ardından " Nisan ve ben yani biz yakında evlenmeyi düşünüyoruz" dedi.

13.10.2014
佳楠